Okurunu, korkunun kelime kökeni ile karşılayan kitap, korku ve kaygının psikolojik birikimdeki yerini soruşturarak devam ediyor. Beynin çalışma yapısına da kısaca değinerek, korkunun nörolojik sebeplerini de açıklamış olmasıyla kapsamlı bir kaynağı okumaya başladığınızın sinyallerini veriyor zaten. Ayrıca bu durum, ilerleyen sayfalarda bizi bekleyen “varlıklardan” korkma sebeplerinin de yer yer bir açıklaması niteliğinde.
Kitap, esasen iki ana bölümden oluşmakta; fakat üçüncü ve dördüncü bölümler de kataloglama görevi görüyor. İlk bölüm bizi ikinci bölüme, yani asıl konuya hazırlar gibi. Psikolojinin, “korku”yu ilgilendiren kısımlarıyla alakalı sizi bilgilendirdiğinden emin olarak ilerliyor kitap.
İkinci bölümde ise mevzubahis varlıklar, alfabetik sıralanmış başlıklar halinde okuruna sunuluyor. Neye benzediklerine, nerelerde yaşadıklarına, hangi kültlerle ilintili olduklarına (su kültü, ateş kültü vb.), ne tür şeylerle bağdaştırıldıklarına inanıldığı gibi konulara detaylı bir biçimde değiniliyor. Doksandan fazla varlık detaylı bir biçimde listelenmiş durumda.
Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise, bu varlıkların masal ve efsanelerdeki yerleri ayrı ayrı kataloglanmakta. Söz konusu varlıkların bir kısmı hemen herkes tarafından bilinirken, birçoğu da belki de hiç duymadığınız şeyler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle bu bakımdan kitabı oldukça şaşırtıcı bulduğumu söylemeliyim.
Örneğin; tepegöz, al karısı, cin, peri, şeytan gibi yaygın bilinen varlıkların yanı sıra bizden iyiler, yol azdıran, kaftarküski, hınkır munkur gibi ilginç varlıkları ve daha fazlasını da öğrenmiş oluyor okur.
“Türkiye Sahasının Demonoloji ve Diabolojisi” derken hiçbir abartı olmadığını da eklemek lazım. Zira bölge bölge, şehir şehir, köy köy inceleniyor bu korkulan unsurlar. Nerelerde görülmüş, kaç masal ve efsanede yer almış hepsi detaylıca aktarılıyor. Bu anlamda da çok değerli bir kaynak bana kalırsa. Çünkü, bu kapsamlı analiz sayesinde daha önce adını bile duymadığınız “şeyler” hangi yörelerin efsanelerine ve masallarına konu olmuş öğreniyorsunuz. Dr. İrfan Polat’ı bu titiz araştırma çalışması için kutlamak lazım. Zira bu kitabın alanında büyük bir eksikliği tamamladığını düşünüyorum.
Kitabın boyutları bir araştırma kitabına göre uygun, fakat alışageldiğimiz kitap boyutlarından biraz fazla (16 x 24 cm). Sonuna not alabilmemiz için birkaç boş sayfa eklenmesi harika olurmuş açıkçası. Yine de bu akademik kaynak niteliğindeki araştırma kitabı, gerek anlatımıyla gerekse punto ve boşluklarıyla okumayı kolaylaştıran ve keyifli kılan bir yapıya da sahip bence.
Gerek yerli gerekse yabancı kaynakların, geniş kapsamlı bir biçimde taranması sonucu ortaya çıkmış bu etkileyici kitabı okumayı ilgilisine muhakkak tavsiye ediyorum. Siz de benim gibi kurguda korku unsuru eksik olmasın diyenlerdenseniz, bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum. Türkiye sahası özelinde yapılmış bu çalışma, kesinlikle dünya genelindeki bazı korku ögelerini de anlamlandırmaya vesile olabilecek türden bir yapıt.