Toplam yorum: 3.080.122
Bu ayki yorum: 0

E-Dergi

Melisa Parlak

Melisa Parlak 1991 yılında İzmir'de doğdu. Yazar. Yoga ve meditasyon rehberi. Amatör fotoğrafçı. Antalya Lisesi mezunu. Lisansını Denizcilik alanında tamamladı. Yüksek lisansı yarım bıraktı. “Kefenin İçindeki” adlı öyküsü Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN International), PEN Norveç ve PEN Türkiye’nin desteğiyle oluşturulan genç yazarlar platformu İlkyaz’ın Kalemdaş köşesinde yer almaya hak kazandı. İlk öykü kitabı Asparagas KDY etiketiyle 2020 yılında çıktı. Yine aynı sene çıkan Tepetaklak Öyküler’de “Balkonda” isimli öyküsüyle yer aldı.

Melisa Parlak Tarafından Yapılan Yorumlar

29.12.2022

Hemen okuyacağımdan değil de her an bir şeylere zam geldiği için apar topar aldığım kitap. Aslında kitabı okumayı yeni yıla planlamıştım. Sonra Mavi Düşler Ülkesi, kitabın yazarı Bora Chung ile instagramda yayın yapacağını duyurdu. Hemen okudum. Hepsi birbirinden tedirgin edici, çok çok iyi öyküler. Karanlık öyküler seviyorsanız mutlaka okumalısınız.
Bu kitap, isim olarak biraz daha romantik çağrışımlar yapsa da temel olarak ele aldığı konu cinsellik üzerine. Yazar, bu kitapta kendisinin de ifade ettiği üzere kadın ve erkek cinselliğine ilişkin gözlem ve açıklamalardan bir toplam yapmanın gayretinde. Bunu çoğu zaman kitaplar ve filmler aracılığıyla yapıyor. Psikanalizi odağına alarak ve yer yer kurgu eserleri analiz ederek ilerliyor.

Kitap, yine yazarı tarafından, yönelişi bakımından Lacan ve Reik izinde bir kitap olarak tanımlanmakta. Fakat okuma süresince Sigmund Freud, Helene Deutsch, Karen Horney gibi önemli isimlerin de sıklıkla anıldığını fark ediyorsunuz.

Kitaba adını veren “Kadınlar neden yazdıkları her mektubu göndermezler?” sorusundan yola çıkan bu metinler bir süre sonra yerini farklı sorgulamalara da bırakıyor. Yalnızca karşımızdakini değil, kendimizi de anlamamıza olanak tanıyan konulara eğiliyor.

Kadın ve erkeğin arzuyla olan ilişkilerindeki farklılıktan tutun da cinsel problemlere yahut kıskançlık meselelerine dair farklı perspektifler sunuyor. Agatha Christie’nin kayboluşuna, Freud’un vakalarına, ensest tabusuna, mevzubahis kurmaca eserlere getirdiği yorumları da çok etkileyici buldum.

Kitapta bahsi geçen filmlerin ve kitapların bazılarını da merak edenler için buraya yazayım. Vertigo, Love in the Afternoon, Short Cuts, Silver, Truly Madly Deeply gibi filmler ve Orlando, Mathilda, Frankenstein gibi romanlar psikanalizle harmanlanarak yorumlanıyor. “Kadınlar neden yazdıkları her mektubu göndermezler?” sorusuyla açılan bu kitap aynı zamanda bambaşka soruların ve sorgulamaların da ışığı hâline geliyor.
Başkası ve Şiddet, Fol Kitap’ın “Filozofların Gözünden” dizisine ait bir felsefi sorgulamalar toplamı. Anladığım kadarıyla, bu dizinin özelliği çeşitli filozofların fikirlerini belirli bir tema odağında toplayıp okuruyla buluşturması. Bu bakımdan dikkat çekici ve etkileyici olduğunu söyleyebilirim.

Kitap ile ilgili söylemek istediğim ilk konu şu: Şiddete; sosyoloji, felsefe, kuramlar ve pek çok alt konu eşliğinde değinen bu kitabı yeterince sade ve anlaşılır buldum. Yani içinde yer alan filozoflarla tanışmak için de, onların fikirlerinde derinleşmek için de uygun bir kitap olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca bu filozofların, şiddeti ele alışlarını; kendi fikirleriyle ve diğer kaynaklarla harmanlayıp besleyici makaleleriyle bizlere aktaran değerli akademisyenlerle de bu vesileyle tanışmış oluyoruz.

Kaynakçası bile okuruna yeni bilgilerin kapısını aralayacak bu kitap, 6 bölümden oluşuyor. Başkası ve Şiddet adlı bu ufuk açıcı toplamda; Carl Schmitt, Walter Benjamin, Hannah Arendt, Emmanuel Levinas, Paul Ricoeur ve Jacques Derrida karşımıza çıkıyor. Bu filozofların başkasını ve şiddeti nasıl ele aldıklarını görüyoruz. Toplum-iktidar-devlet, varoluş-birey-iletişim, benlik-kimlik-eylem ekseninde, modern insanın şiddeti olarak; kuramlarla ve farklı kaynaklarla desteklenen, akademiyi biraz daha anlaşılabilir kılmaya çabalayan müstesna bir çalışma olduğu söylenebilir.

Kapak tasarımını çok hoş buldum. Kitabın baskısı genel olarak kaliteli. İçeriğinde ise okuma deneyimini zedeleyecek hiçbir pürüze rastlamadım. Yalnızca yeni baskılarda değerlendirilmesini umarak şunu eklemek istiyorum: Kitabın sonuna not alabilmek için bir iki tane boş sayfa eklenmesi harika olur bence.

Toparlamak gerekirse, bu özenli çalışmayı şiddet konusuyla yakından ilgilenen ya da yalnızca konuyla alakalı fikir sahibi olmak ve dünyaya bakışını dönüştürmek isteyen herkese öneriyorum. Bu kitabı okur ile buluşturan herkese teşekkür etmek ve çalışmalarının devamını dilemek bir borç bana kalırsa. Başkası ve Şiddet’in hak ettiği ilgiyi görmesi dileğiyle.
Okurunu, korkunun kelime kökeni ile karşılayan kitap, korku ve kaygının psikolojik birikimdeki yerini soruşturarak devam ediyor. Beynin çalışma yapısına da kısaca değinerek, korkunun nörolojik sebeplerini de açıklamış olmasıyla kapsamlı bir kaynağı okumaya başladığınızın sinyallerini veriyor zaten. Ayrıca bu durum, ilerleyen sayfalarda bizi bekleyen “varlıklardan” korkma sebeplerinin de yer yer bir açıklaması niteliğinde.

Kitap, esasen iki ana bölümden oluşmakta; fakat üçüncü ve dördüncü bölümler de kataloglama görevi görüyor. İlk bölüm bizi ikinci bölüme, yani asıl konuya hazırlar gibi. Psikolojinin, “korku”yu ilgilendiren kısımlarıyla alakalı sizi bilgilendirdiğinden emin olarak ilerliyor kitap.

İkinci bölümde ise mevzubahis varlıklar, alfabetik sıralanmış başlıklar halinde okuruna sunuluyor. Neye benzediklerine, nerelerde yaşadıklarına, hangi kültlerle ilintili olduklarına (su kültü, ateş kültü vb.), ne tür şeylerle bağdaştırıldıklarına inanıldığı gibi konulara detaylı bir biçimde değiniliyor. Doksandan fazla varlık detaylı bir biçimde listelenmiş durumda.

Üçüncü ve dördüncü bölümlerde ise, bu varlıkların masal ve efsanelerdeki yerleri ayrı ayrı kataloglanmakta. Söz konusu varlıkların bir kısmı hemen herkes tarafından bilinirken, birçoğu da belki de hiç duymadığınız şeyler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle bu bakımdan kitabı oldukça şaşırtıcı bulduğumu söylemeliyim.
Örneğin; tepegöz, al karısı, cin, peri, şeytan gibi yaygın bilinen varlıkların yanı sıra bizden iyiler, yol azdıran, kaftarküski, hınkır munkur gibi ilginç varlıkları ve daha fazlasını da öğrenmiş oluyor okur.

“Türkiye Sahasının Demonoloji ve Diabolojisi” derken hiçbir abartı olmadığını da eklemek lazım. Zira bölge bölge, şehir şehir, köy köy inceleniyor bu korkulan unsurlar. Nerelerde görülmüş, kaç masal ve efsanede yer almış hepsi detaylıca aktarılıyor. Bu anlamda da çok değerli bir kaynak bana kalırsa. Çünkü, bu kapsamlı analiz sayesinde daha önce adını bile duymadığınız “şeyler” hangi yörelerin efsanelerine ve masallarına konu olmuş öğreniyorsunuz. Dr. İrfan Polat’ı bu titiz araştırma çalışması için kutlamak lazım. Zira bu kitabın alanında büyük bir eksikliği tamamladığını düşünüyorum.

Kitabın boyutları bir araştırma kitabına göre uygun, fakat alışageldiğimiz kitap boyutlarından biraz fazla (16 x 24 cm). Sonuna not alabilmemiz için birkaç boş sayfa eklenmesi harika olurmuş açıkçası. Yine de bu akademik kaynak niteliğindeki araştırma kitabı, gerek anlatımıyla gerekse punto ve boşluklarıyla okumayı kolaylaştıran ve keyifli kılan bir yapıya da sahip bence.

Gerek yerli gerekse yabancı kaynakların, geniş kapsamlı bir biçimde taranması sonucu ortaya çıkmış bu etkileyici kitabı okumayı ilgilisine muhakkak tavsiye ediyorum. Siz de benim gibi kurguda korku unsuru eksik olmasın diyenlerdenseniz, bu kitabı seveceğinizi düşünüyorum. Türkiye sahası özelinde yapılmış bu çalışma, kesinlikle dünya genelindeki bazı korku ögelerini de anlamlandırmaya vesile olabilecek türden bir yapıt.

02.11.2022

şahane bir kitap. çok etkileyici. birine güzel şiirler hediye etmek istiyorsanız bu kitabı alın derim.