Toplam yorum: 3.083.022
Bu ayki yorum: 2.702

E-Dergi

Aziz Özkan Tarafından Yapılan Yorumlar

29.10.2011

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ütopik bir romandır. Ütopik roman türlerinin içinden korku ütopyasına girer. (Lisedeki felsefe derslerinde bunu öğretmişlerdi.) Karamsar ve korkutucu bir kurguyla son bulduğu için bu tür ütopyalara korku ütopyası denmiştir. İyimser olan ütopik romanlar da vardır. Thomas More’nin Utopia’sı, Campanella’nın Güneş Ülkesi, Francis Bacon’un Yeni Atlantis’i bunlardan birkaçıdır. Yalnız, çevirmen Celâl Üster Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü “karşı ütopyacı bir roman” olarak niteliyor; Jack Landon’un Demir Ökçe’si, Aldoux Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı gibi karşı ütopyacı sınıfına sokuyor.
19.05.2011

Cumhuriyet tarihini çarpıtanlara belgeleriyle cevap veren Sinan Meydan birçok yazarı karşısına alıyor. Ama haksız da değil doğrusu. Bu yalancı yazarlar Sinan Meydan’a dava açsalar bile davayı kazanamayacaklardır, çünkü her şey belgelidir. Sinan Meydan Mustafa Akgün gibi yapmamıştır, yani söylemedikleri, yazmadıkları şeyleri yazarlara yükleyerek yalan bilgi vermemiştir. İşte araştırmacı dediğin böyle olur.
13.05.2011

Yine de her şey çok karmaşık bre! Olayların içinde olmadığımızdan ve olaylara sadece dışarıdan baktığımızdan insanın dosdoğru yorumlara ulaşması maalesef mümkün olmuyor. Yine de okuyup bilgilenmek güzel bir iş.
13.05.2011

Bu kitapta Cengiz Özakıncı kendisini birinci tekil şahıs olarak tanıtıyor bizlere. Zaten kitabı okuyunca yazarın kendisinin neyi savunduğunu anlıyorsunuz. Sıkı bir ulusalcı ve Atatürkçü olan Cengiz Özakıncı bir roman eşliğinde Amerika’nın Irak’ı işgalinin altında yatan sebepleri araştırıyor. Amerika’nın “üflesen yıkılacak” denli ekonomisi kötü olan Irak’a niye girdiğini sorguluyor. Bunun medyada gösterildiği gibi sadece petrolle ilgili olduğuna inanmıyor. Bunun biraz daha derinine indiğinde savaşın sebebinin Irak’ın petrolü dolarla satmaktan vazgeçip euro’yla satması olduğunu görüyor. William Clark’ın yazısı ona bu konuda rehber oluyor.
03.04.2011

Doğan Cüceloğlu’nun üzerinde önemle durduğu noktalardan biri “geleneksel otoriter kültür” ile “özgürlükçü çağdaş anlayış” arasındaki farklardır. Geleneksel otoriter kültürün bazı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz (s. 95-96): İnsan kaderine boyun eğmelidir; gelenek ve göreneklere bağlılık iyidir; zamanı biz denetleyemeyiz; evreni anlamaya insanoğlunun gücü yetmez; yarışma kötüdür; birey devlet içindir; erkek üstün yaratılmıştır; din ve devlet ayrımı yoktur. Aksine gelenekçi çağdaş anlayış toplumun kalıplaşmış düşüncelerinden uzaklaşıp bireyin varlığını, aklı ön plana çıkartmıştır