E-Dergi

Hepsi Bütün Dünya'da yayımlanan yazılar değil mi? Bazı yazılar genişletilmiş mi gerçekten?

Beyaz Kale, Pamuk'un okuduğum ilk romanıdır. Edebiyat çevreleri tarafından şişirildiğini düşündüğüm kitap bana pek bir şey katmadı. Çok sıkıcıydı; bitirmek için çok sabrettim. "Ben niye benim?" gibi felsefe sorusu üzerinden olay örgüsü kurgulanmış, fakat iki ayrı karakter izlerini taşıyan efendi ile kölenin aynı mayadanmış gibi gösterilmesi pek tutmamış. Özellikle on birinci bölüm ise çok karışık. Kitabın tek artısı, Pamuk'un kaleme aldığı "Beyaz Kale Üzerine" başlıklı, sondaki metindir. Bu metin de olmasaydı iyice işin içinden çıkılmaz hâle gelecekti. Pamuk'un öteki yapıtları böyle değildir umarım.

Kürk Mantolu Madonna'yı satın almadan önce niye bu kadar çok satıldığını merak ediyordum. Ama okuduktan sonra anladım ki gerçekten değerli bir eser. Böyle bir eserin çok satılanlar listesinin üst sıralarında olduğunu görmek Türk okurunun kitap seçiminin iyiye gittiği yönünde bir sinyal veriyor.
En önemli karakter Raif Efendi'nin niçin sesizliğe gömüldüğü, kendi hâlinde bir insan olduğu okurdaki merak duygusu hiç eksilmeden aşama aşama anlatılıyor. Özellikle eserin omurgasını oluşturan Raif Efendi'nin mektubu onu tastamam anlamamız açısından büyük bir önem arz ediyor.
Sabahattin Ali'nin Raif Efendi üzerinden hiçbir insanın göründüğü gibi olmadığı, dış görünüşüne bakarak hakkında hüküm verdiğimiz insanların aslında içlerinde fıtınalar koptuğu, her bir insanın içinde farklı dünyaların olduğu ana fikri çerçevesinde kitabını şekillendirdiği kanaatindeyim. En azından -kitabı bitirmiş biri olarak- böyle bir sonuç çıkarabilirim.

Atatürk'le birlikte yaşayan kişilerin anılarının ağırlıklı olarak yer aldığı bu kitap Ata'mızın bilinmeyen yönlerini su yüzüne çıkarıyor. Ben bilhassa bu kadar sert mizaçlı olduğunu bilmiyordum. Söz gelimi, maiyetindekiler ona bir şey sormak veya söylemek için kılı kırk yarıyorlar. Hata kabul etmeyen bir yapısının olduğunu öğrendim bu kitaptan. Yalnız, beğendiği bir iş yapıldığı zaman da takdir etmesini biliyor.
Kitabın sonundaki ekler Ata'mızın yanlış anlaşılmasının önüne geçiyor. Atatürk'ün manevi değerinin üzerindeki kara bulutları dağıtıyor. Bu açıdan yazarın Atatürk'ü sahiplenmesi ve kamuoyunu aydınlatması takdire değer bir davranıştır.
Atatürk'ün fikirlerinden ziyade kişiliği üzerinde duran bu kitap onu yakinen, yakından tanımak isteyenlere önerilir.

Hulki Cevizoğlu'nun Yeniçağ gazetesindeki yazıları ve çeşitli Ceviz Kabuğu programlarıyla ilgili yine aynı gazetede haber olarak çıkan metinlerden oluşuyor kitap. Cevizoğlu bu yapıtla tarihe yeniden not düşüyor. Aydın sorumluluğu yükünü üzerinde taşıyan Cevizoğlu sonraki nesil "siz gerekeni yapmadınız, bizi aydınlatmadınız, bilgilendirmediniz" demesinler diye kitaplaştırmış yazılarını. 2009 yılını mercek altına alan yazar Türkiye'nin nelere şahit olduğunu, nerelerde yanlış yapıldığını -özellikle Ergenekon davasına ısrarla değinerek- gösteriyor. Kurucuları arasında olduğu -2010'da kapatılan- DSHP'nin siyasal programını, nasıl bir çizgide ilerleyeceğini de anlatıyor birkaç yazısında.
Sözün özü: 2009 yılında yaşanan siyasal gelişmeleri tarihsel bir süreç içerisinde Cevizoğlu'nun kaleminden okumak, 2009'da neler olup bittiğini tekrar bir gözden geçirmek istiyorsanız kitaba buyurun lütfen ey cemaat.