E-Dergi

Gerçekten "Aşk" yolunda. Vebadan kaçarken ruh ikizini bulmak ilginç bir sonuç olsa gerek. İnsana bizde olan bir deyişi hatırlatıyor; "Her işte bir hayır vardır." Roman anlatıcısı ailesini vebaya kaptırmış olabilir, ustası Ortaçağa uygun bir şekilde linç edilmiş olabilir, ancak yol gösteren kitabın ışığında kahramanın vardığı yer ve kişi, gönlünün sahibi.
Mistik olaylara yer verilmiş olan bu romanı biraz da Grange'ın romanlarına benzettim. Özellikle de ormandaki ayin...Okuyun siz de fark edeceksiniz.
Genç bir delikanlının kızkardeşini sevdiğine teslim edişi(kabullenişi), onu kıskanışı, kızkardeşinin hayat arkadaşı olarak seçtiği delikanlı ile dost olması çok hoş, biraz da espirili bir dille anlatılmış. Okuru gülümseten, Ortaçağda kısa bir gezintiye çıkaran romanı meraklı okurun kısa bir süre içinde bitireceğine inanıyorum.

İnsanın tek başına yapamadığı şeylerin altından kalkmasında, hayatını toparlamasında (tabii yıkmasında da), hayat görüşünü değiştirmesinde bir dostun ne kadar önemli olduğunu anlatan bir roman "Bensiz". Uyuşturucu mağduru, kocasından boşanmış gibi anlamsız klişelerle sınırlandıramayacağınız bir roman. Buradaki derinlik, mağdur gibi görünen bir kişinin, hayattan biriktirdikleri ile, aslında mağdur değil ama, bilgi sahibi haline geldiğini ve pekala bu bilgiyi olumlu bir şekilde kullanabileceğini gösteren bir roman. Bu romanda anlatılan ensest bizim pek te duymak istemediğimiz dünya gerçeklerinden biri. Ülkemizde, kol her zaman kırılıp her zaman yen içinde kalmaya zorlandığından, ne cinsel tacize uğrayanların ne de ensest kurbanı aile fertlerinin dramları bu şekilde afişe edilmez. Keşke edilse, kişiler kendileri ile ve hayatla barışabilse. Hayatın tüm zorlukları ile barışık olmak insana tarifsiz bir güç verir. Ancak yüzleşmek, gerektiğinde hak aramak şart. Kitabı bir de bu açılardan okumak gerek. Zor konulardan hoşlanan okurlara tavsiye ederim.

Tarih hakkında bilgi edinmek isteyenler, Balkanlarda nasıl kaynaşılmış, zorla ya da isteyerek göçler olmuş, bu romanda bunların hepsini bulacaklar.
Osmanlının rüşvete bakışını, işbozanlara tavrını gözlemlemek açısından da ilginç bir roman.
Köprünün üzerinde, bir Osmanlının kazık çakılarak cezalandırılışı sahnesi hala gözlerimin önünden gitmiyor. İki gün yemek yiyememiştim. Demek ki Kazıklı Voyvoda hikayeleri gerçek ve de kazığa oturtma da günün geçerli bir cezası imiş.
Tüm bunlar bir yana her daim çalkalanacak olan Balkanları azıcık ta olsa anlamak için okunması gereken bir eser.

Asına bakarsak, ne kadar da içimizden ve sıradan bir olay değil mi? Eve yardımcı olarak alınan birilerinin hamile bırakılması, ondan çocuk doğması. Kardeş olduğunu bilemeden büyütülen çocuklar. Filizlenen kıskançlık ve düşmanlıklar, ya da arızalı sevdalar.
Aslolan, romanın ustalıkla yazılmış olması, üstelik ilk romanlardan biri olduğu düşünülürse... Ustalık yolunda bir kilometre taşı daha olmuş bu roman Orhan Pamuk için. Önümüz yaz; gençlerin okumasını özellikle tavsiye ederim. Önyargılı büyüklere tavsiyem her daim geçerlidir.

İnanamadım... İnanmak istemedim...Ama yadsıyamadım. İnsanın insana ettiği / edebileceği / etmeyi düşündüklerini hayal etmek bile zor ama hiçbiri inanılmaz değil. Bu ve benzeri zulmün olduğuna inanıyorum.
Keşke kurbanların her biri Dave kadar şanslı olabilse.