Toplam yorum: 3.083.119
Bu ayki yorum: 2.800

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

15.12.2003

Nostradamus’un TV’de yayınlanan bir belgeselinden sonra merak ederek kehanetleri hakkındaki kitabını alıp okudum fakat tüm kehanet olduğu iddia edilen dörtlükler bana çok uyduruk geldi. Nostradamus engizisyondan kurtulmak için zorla din değiştirmiş Yahudi kökenli bir ailenin çocuğu. Her ne kadar bir katolik papazı olsa da Yahudiliğin temel mistisizminden hiç bir zaman çıkamamış. Zamanının iyi bir matemetikçisi ve astrofizikçiymiş, bu nedenle bilimsel temele dayalı, gezegenlerin birbirlerini etkilemesine yönelik ve hangi yıldızların hangi dönemde birbirlerini en fazla etkileyeceğine yönelik matemetik hesaplara dayalı tahminler gerçekçi olabilir. Fakat kendisinden yaklaşık 500 sene sonra olacak savaşları tahmin edebilmesi pek gerçekçi görünmüyor. Zaten kendisi de tam kelimelerle böyle kehanetlerde bulunmuyor, yazdığı dörtlükler daha sonra okuyanlar tarafından bu olaylara yorumlanıyor. Mesela 2.Dünya savaşı konusundaki kehanetine yorumlanan aşağıdaki dörtlüğü; bu dörtlüğe göre Nostradamus 2. dünya savaşını söylüyormuş.

Gaul’de savaşlar yıllarca sürecek
Castulo(İspanya) hükümdarı yolunun sonunda:
Sükunete ulaşmamış zafer üç büyüğe taç giydirecek;
Kartal, horoz, ay, arslan, Güneş işaretlendi.

Falcının fincana bakıp “sana üç vakte kadar yol görünüyor” demesi ve ertesi gün arkadaşımıza çay içmeye giderken falcının gerçekten de yola çıkacağımızı bildiğini düşünmemizden öte şeyler değil tüm kehanet denenler.

15.12.2003

Yazarın 1993-1999 yıllarında dergi ve gazetelerde yayınladığı Sabetaycılar hakkındaki yazılarından derlenmiş bir kitap olan elimizdeki eser bu yüzden pek çok yerde tekrara düşmüş olmasına rağmen ilgi ile okunabilecek bir kitap. Yazarın özellikle üzerinde durduğu konu ise Sabetaycıların gizlilikten çıkıp açıkça kendilerini belli etmeleridir. Sabetaycıların Türk ve Müslüman gibi görünüp gerçekte Yahudi olarak yaşadıklarını, Türk ve müslüman kimlikleri ile islama saldırıp ağır hakaretlerde bulunduklarını ve bunun kabul edilemez olduğunu yazıyor. Özellikle Muiz Kohen’in Tekin Alp takma ismiyle has Türk ve Müslaman gibi ortaya çıkıp "kahrolsun şeriat" diye kitap yazmasının hiç bir iyi niyet ile bağdaşamayacağını ilave ediyor. Atatürk’ün öğretmeni Şemsi Efendinin de bir Sabeytacı olduğu da kitapta bulabileceğimiz konulardan. Yakın tarihimizin çok önemli bir şahsiyetinin Sabetay cemaatinden olduğunu fakat bunun kimliğini yazmasının mümkün olmadığını belirtiyor. Sabetaycılıkla ilgili okuduğum diğer kaynaklarda da yazarların aynı ifadelerine rastlamıştım. Yazar kitabında ayrıca Sabetaycıların kısa tarihinden bahdediyor. Buna göre; Sabetay Sevi adlı Haham 1667 yılında Selanik’te mesihliğini ilan ediyor ve tüm Yahudileri buyruğunda topluyor. Yahudiler kendisini kurtarıcı olarak tanıyor. Padişaha yapılan şikayet üzerine huzura çağrılıp cezasının idam olduğu, Müslüman olması şartıyla affedilebileceği söyleniyor. Bunun üzerine idamdan kurtulmak için müslümanlığı kabul ediyor fakat Yahudi cemaati bu yüzden kendisine yüz çeviriyor. Gerçek mesihin göstermelik de olsa dininden dönmesini kabul edemiyorlar. Fakat sadece ikiyüz aile Sabetay Sevi’ye hak veriyor ve yaptığının doğru olduğunu kabul edip kendileri de Sabetay Sevi gibi dinlerini değiştirmiş gibi yapıp görünürde Müslüman gerçekte Yahudi olarak yaşamaya başlıyorlar. Bugünkü Sabetaycılar da bu ikiyüz aileden gelen nesiller oluyor.
15.12.2003

Halk arasında Adnan Hoca olarak tanınan ve Harun Yahya müstear adla yazılan kitap son derece ilginç konuları içeriyor. Yazarın kendi yorumlarından çok Yahudilerin dini belgelerine dayalı olarak açıklamalar yapılan bir çalışma. Tevrat’ın tahrif edildiğini yine Tevrat’tan bazı alıntılarla ortaya koymaya çalışıyor. Tevrat’ta bulunan ve insana has zaafların Allah’a yakıştırılmasının kutsal bir kitapta bulunamayacağından yola çıkıyor. Ayrıca Tevrat’ta bulunan bazı ensest ilişkilerin kutsal kitapta olamayacağını bunların sonradan ilave edilmiş olabileceği ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyor. Yazar ayrıca Tevrat’ın açıklaması ve yorumu olan Tora hakkında da açıklamalar ve alıntılara yer vermiş. On emrin sadece Yahudilerin birbirleri için geçerli olduğunu, Yahudi olmayanlara bu emirler dahilinde hareket etmeye gerek bulunmadığını söyleyen, ensest ilişkinin normal olduğunu anlatan Tora açıklamalarını ben hayretler içinde okudum.
İlgiyle okunabilecek bir kitap.

15.12.2003

Abdülhamit’in masonlarla olan ilişkilerinden çok ilgili dönemdeki mason faaliyetlerini konu alan eserde masonların 1839’dan itibaren Osmanlı içindeki faaliyetlerinin yoğunluğunu izleyebiliyoruz. 1839 Tanzimat Fermanından sonra Batı’ya açılma çabalarına giren Osmanlı Devletinde bu tarihten itibaren masonların daha çok bireysel çalışmalarını başlattıklarını, 1856’dan sonra ise örgütlü masonik faaliyetlerin hız kazandığını görüyoruz. Abdülmecit’den sonra saltanat sırası belirlenmiş olduğu halde yani Abdülmecit’ten sonra sırasıyla önce kardeşi Abdulaziz, sonra da çocukları olan 5.Murat, Abdulhamit, Mehmet Reşat tahta geçmesi gerektiği halde Abdulaziz’in bunu değiştirme çabası içine girerek kendi oğlu Yusuf İzzettin’i veliaht yapmaya çalışması, bunun için de protokoldeki yerleri belirlenmiş veliahtların önüne geçirmesi, daha farklı eğitim almasını sağlaması ve henüz 18 yaşında iken başkomutan yapmak istemesi Abdulaziz’den sonra tahta geçmesi gereken Murat’ı telaşlandırır ve kendini garantiye almak için o dönem krallıklar yıkıp krallıklar kurabilen, dünya çapında örgütlü, İngiliz Kraliçesi Viktorya’nın da koruyuculuğunu üstlendiği mason cemaatine üye olmaya ihtiyaç duyar.
Konuya bu şekilde açıklık getiren sadece bu eseri gördüm, bu yüzden yazara teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kitapta ayrıca dönemin ünlü masonlarını görebilirsiniz; Namık Kemal, Ali Suavi ve daha niceleri. Mutlaka okunması gereken bir eser olduğu düşüncesindeyim.

15.12.2003

Abdülhamit hakkında onlarca farklı kaynaktan onlarca farklı Abdülhamit görüyoruz. Abdülhamit gerçeğine farklı bir pencereden bakmak isteyenlere tavsiye edilebilir bir eser. Yazara göre Abdülhamit iyi eğitim almış ve yetişmiş fakat içinde yaşadığı ortam gereği vehimli bir kişilik sahibi olmuş. Ayrıca yazar Abdülhamit’in masonlarla ilgili ilişkilerine değinmiş ve masonların bu dönemde oldukça rahat bir şekilde Osmanlı içinde faaliyet yürütebildiklerini belirtmiş. Masonların ittihatçıları desteklemediği, sadece ittihatçıların gizli belgelerini kendi cemiyetlerinde sakladıklarına değinmiş. Yazar, Abdülhamit’in Mithat Paşa ile olan ilişkilerine de yer vermiş, yurtdışına sürgün etmesinin ardından yerli ve yabancı basının konu ile ilgili yayınladığı haberleri başlıklar halinde eserde vermiş. Yer yer Abdülhamit’in anılarının da yer aldığı eserdeki değişik bakış açıları, okuyucuya da değişik yorum kabiliyeti getirebileceği düşüncesindeyim.