Bu kitapta dinlerin ilk insan olarak gördükleri kişi hakkındaki düşüncelere yer vermek; özellikle Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da ilk insan olarak kabul edilen ‘Hz. Âdem’ üzerinde durulmuş, bu yapılırken ‘Evrim’ ilgililere havale edilmiştir. (s.3)
İslâmî kaynaklarda insanlığın atası olması sebebiyle ebü'l-beşer, Kur'an'da Allah'ın seçkin kıldığı kişiler arasında sayılmış olduğundan safiyyullah unvanlarıyla da anılmaktadır.
En ilgi çekici bölüm şudur:
KARŞILAŞTIRMA: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da “ilk insan” yaratılış hadisesi büyük ölçüde benzerlik göstermekte, fakat anlayış farklılığından kaynaklanan bazı ayrılıklar bulunmaktadır. İlk insanın yaratılışından ölümüne kadar geçen süre içindeki hadiselerin benzer ve ayrıldıkları tarafları şöyle sıralamak mümkündür:
1-Her üç dünü inanışa göre, yaratan Allah’tır. O, kainattaki bütün varlıkları yarattıktan sonra, insanı bizzat kendisi yaratmıştır.
2-İlk insan, yeryüzünden alınan topraktan yaratılmıştır. Ancak bu toprağın nereden ve nasıl alındığı, kutsal kitaplarda yer almamaktadır.
3-İnsanı diğer varlıklardan üstün yapan özelliklerden en önemlisi, kendisine Allah’ın ruh vermiş olmasıdır. Bu gerçek, Kitabı Mukaddes’te insanın toprak kalıbı biter bitmez ruh üfürüldüğü, Kur’an’da ise, insanın yaratılışının devirleri tasvir edilerek toprağın çeşitli merhalelerden geçtiği, ruh verilmeden önce miktar verilmeksizin belli bir süre geçtiği ifade edilmiştir.
4-Her üç dine göre ilk insan, Hz. Âdem’dir.
5-Hz. Adem’in Allah’ın halifesi olması, bazı istisnalar ile birlikte, her üç dinde ortak bir görüş olarak kabul edilmektedir.
6-Hz. Adem’in Allah’a benzer olarak yaratılması, Tevrat’ın önemle üzerinde durduğu konulardan birisidir. Yahudiler, Allah’ı beşerî bir varlık olarak değerlendirmeleri ve ona insanlara mahsus bazı sıfatlar vermelerinden dolayı, konuyu maddi anlamda ele almışlardır. Hıristiyanlar ise, Hz. Adem’in manevî olarak Allah’a benzeyebileceğini ileri sürmüşlerdir. Kur’an, diğer varlıklardan farklı olarak Hz. Adem’e birtakım üstün meziyetler verildiğinden bahsetmiş, fakat bu arada onun Allah’a benzeme hadisesine temas etmemiştir. Konu İslam literatüründe, hadislerde ve tarih kitaplarında bulunmaktadır.
7-Meleklerin, Hz. Adem’e secde ederek, Allah’a olan itaatlerini izhar etmeleri ve Hz. Adem’in üstünlüğünü kabul etmeleri, sadece Kur’an’da bulunmaktadır. İnsanın, yaratılış gayesine göre hareket ettiği takdirde meleklerden bile üstün olabileceğini gösteren bu İslamî inanç, diğer dinlerde hiç üzerinde durulmayan bir konudur. Yahudilik’te insan üstün bir varlık olarak görülürken, bu üstünlük onun davranışlarından çok zatı ile beraber olmaktadır. Hıristiyanlık’ta ise insan, ‘Aslî suç’un mahkumu olarak varlıkların en alt seviyesinde iken, İsa’ya ve onun öğretilerine sadece bir iman ile en üst seviyeye yükselmektedir.
8-Kur’an, Adem’in üstünlüklerinden bahsederken, ona isimlerin öğretilmesini misal olarak vermektedir. Müslüman bilginler, bu konuyu Hz. Adem’e ilmi çalışmalar yapabilme yeteneğinin verilmesi şeklinde anlamakta, Adem ile birlikte nesline verilen en büyük meziyetlerden biri olarak göstermekte; bu günkü ileri teknolojik gelişmelerin sebebini buna bağlamaktadır. Tevrat’ta Adem’e isimlerin öğretilmesi, bir üstünlük vesilesi olmaktan çok, tanışma olarak gösterilmekte ve değerlendirilmektedir.
9-Tevrat’ın Tekvin kitabının birinci bölümünde umumî yaratılış olayı anlatılırken insanın yaratılışı da söz konusu edilmiş, Tekvin’nin ikinci bölümünde ise insanın yeryüzünde yaratıldığı ve sonradan cennete girdiği belirtilmiştir. Kur’an, insanın, çeşitli merhalelerden geçtikten sonra topraktan ve cennette yaratıldığını haber vermektedir.
10-Hz. Adem’in hayatında büyük öneme haiz olan cennet, Yahudilere göre, dünyada Ortadoğu’da bir yer; Hıristiyanlara göre sembolik bir hikaye; İslam’a göre ise Hz. Adem’in içinde belli bir süre yaşadığı ve ahirette müminlerin gireceği yerdir.
11-Hz. Adem’in cennet hayatı kesin olarak bilinmemektedir. Tevrat, bakmak ve korumak göreviyle sınırlı yetkileri olan bir bekçi konumunda cennete konduğunu açıklamıştır. İslam’da Hz. Adem’in cennete konulması tamamen ilahi hikmetin neticesidir.
12-Her üç din ortak konularından birini Havva’nın yaratılış hadisesi teşkil etmektedir. Tevrat’a göre Havva, Adem’in kaburga kemiklerinin birisinden, cennette yaratılmıştır. Havva ismi Kur’an’da geçmemektedir. İslam alimlerinin çoğunluğu Kur’an’da geçen ‘nefs-i vâhide’ ifadesinin Hz. Adem, ondan yaratılan kimsenin de Havva olduğu kanaatinde birleşmişlerdir.
13-Yasak ağaç, üç din tarafından, imtihan aracı olarak görülmektedir. Tevrat, bahçe ortasına yerleştirilen, iki ayrı ağaçtan bahsetmekte, fakat bunlardan ‘iyilik ve kötülüğü bilme ağacının’ Adem’e yasaklandığını haber vermekte; ‘hayat ağacı’ ile ilgili bir yasaktan söz etmemektedir. Hıristiyanlığın sembolizm anlayışı ‘yasak ağaç’ konusunda da kendini göstermektedir. Kur’an’da ise, bir tek yasak ağaçtan bahsedilmekte, ona dokunma ve ondan yeme suç olarak değerlendirilmektedir.
14-Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’a göre, Adem ve Havva, ‘yasak ağaçtan’ yemek suretiyle kendilerine konan yasağı çiğnemişlerdir. Yahudilik ve Hıristiyanlık, yasağı çiğnemeyi ‘suç’ olarak nitelendirirken, Müslümanlar da ‘hata’ tabirini kullanmayı uygun bulmuşlardır.
15-Gerek Tevrat gerekse Kur’an, Adem ve Havva’nın cennetten çıkışlarından sonraki hayatları hakkında sınırlı bilgi vermektedir. Tevrat onun Kabil, Habil ve Şit adında üç oğlundan ve 930 yaşında öldüğünden bahsederken; Kur’an, sadece Kabil ve Habil kıssasına yer vermektedir. Cennetten çıkarıldıktan sonra yaşadığı yerler hakkında çeşitli rivayetler bulunmakla birlikte, İslamî inanışa göre Arafat, Müzdelife ve Mekke onların hayatında önemli bir yere haiz olmaktadır. Yahudiler ve Hıristiyanlar, adem’in ölüm yeri olarak, Kudüs ve çevresini, Golgota tepesini kabul ederken, Müslümanlar, Ebu Kubeys dağı ve Serendip’te Adem dağında olduğuna inanmaktadır. (s.171-180)