Toplam yorum: 3.082.020
Bu ayki yorum: 1.700

E-Dergi

ismail_atan Tarafından Yapılan Yorumlar

11.05.2006

Ahmet Haşim çok farklı bir insan. Düz yazılarını okuyunca o kadar sade bir akıntıya kapılıyorsunuz ki, her şeyi olduğu gibi sadece görerek okuyorsunuz. Şiirlerine bakınca ise azaba kapılıyorsunuz tabir caizse. Şiirleri duygu bakımından o kadar yoğun ki, aynı şiiri her okuyuşta farklı anlamlar yüklemeniz mümkün. Rusların ünlü oyuncağı Matruşka gibi adeta. Anlamlar katman katman derinleşerek ilerliyor. Birini açınca altından diğer bir anlam çıkıyor. Onun şiirine tek kelime edilemez. Tam bir usta, ustalara bile ustalık etmiş bir usta...

Özellikle Şiir-i Kamer'ler duygu ve anlam bakımından ayrı bir yoğunluk taşıyor. Geçmiş zamanlara dönmeler, Hasta anne ile gezintilere çıkmalar insanın ağzında buruk bir tat bırakıyor. Bir çok şair gibi tek anlamlılıktan yana olmadığı için dili biraz da ağır kullanıyor şiirlerinde. Bu da onun gençler tarafından geri pilanda bırakılmasına neden oluyor sanırım. Fakat hakikat bambaşka. Eminim anlamak için bir kez inat etseler ellerinden bırakamazlar.
11.05.2006

"Önce aşk vardı. Gökler kat kat kurulmamış, yeryüzü kadem kadem örülmemişken, aşk vardı. Ay geceye saklanmadan ve gölge güneşe nikahlanmadan, aşk vardı. Dağlar yerin boynuna gerdanlık misali takılmamış, yıldızlar gökyüzünde billur avizeler gibi yakılmamıştı ve aşk vardı. Hava suyla dertleşip toprak için ağlamamışken ve su toprakla bir olup ateşe kin bağlamamışken, aşk vardı. İmkan boyunduruk altına alınmamış, zaman ve mekan ona cellat kılınmamışken, aşk vardı. Çamur meleklerin elleriyle karışmadan, ruhlar yıllara yenik düşecek bedenleriyle buluşmadan, aşk vardı. kaderi heceleyen mühürlü defterlerden ve üzerine ant içilen kalemden önceydi O. Önce yoktu ve aşk vardı..."

Ömür Ceylan'ın kaleminden aşk. Sanırım uzun zaman oldu böyle güzel cümleleri birarada okumayalı. Belki de hiç okumadım. Şu bir gerçek ki şiire ve şaire meraklı olan, aşkı içinde biryerlerde hissetmek isteyen, gerçek aşkı bu satırlardan okumalı. Gerçekten çok mükemmel bir kitap. Atalarımızın, şiirle yoğrulup aşkla şekil verilmiş eserlerinden bölümler de bulabileceğiniz gerçekten okunması gereken bir eser.

Ömür Ceylan'ın ellerine ve yazdığı kalemine uzun ömürler...
06.05.2006

Daha önce hiç kitabını okumadım. Bunu da ismi ve bahsettikleri ilginç geldiği için almıştım. Açık bir dille ifade etmem gerekirse ben bir şey anlamadım. Neden yazıldığını, niçin böyle karmaşık yazıldığını anlayamadım. Karşılaştırmalı anlatılsa yani bir madde içinde her üç dinin de görüşleri belirtilerek yazılsa belki daha başarılı olabilirdi. Benim nevrim döndü açıkçası. Başta da söyleniyor zaten "çok farklı okuma şekilleri türetilebilir" diye. Sanırım ben yanlış bir yöntem kullandım...
06.05.2006

Türk edebiyatında pekçok kişi Leyla ile Mecnun'un aşkını kaleme aldı. Özellikle Divan şairlerimiz bu mesneviyi uzun yıllar yaşatmaya çalıştılar ve bunda da başarılı oldular. İskender Pala şimdiye dek yapılmamış bir şeyi yapmış. Bu tasavvufi aşk hikayesinin içine macerayı, aksiyonu sokmayı başarmış. Bunu da kimseden beklenemeyecek bir ustalıkla yapmış.

Bana göre romanlarda mesaj aranmaz, aranmamalıdır. Gerçeklik de aranmaz ve aranmamalıdır. Fakat bu eser romandan ziyade bir otobiyografiyi andırıyor. L&M'nin kendi biyografisi. Bu yüzden eserde hem gerçeklik hem de mesaj var bana göre. Tarih sevabıyla günahıyla bizim tarihimiz. Buna sahip çıkmalıyız. Ne kadar aruz vezni ve divan edebiyatı Arap ve Fars kaynaklı olsa da bizde yoğurulduğu için ona sahip çıkmalıyız. Bu eser bunun en güzel kanıtlarından birisi. Bunu da L&M'yi neredeyse bütün ünlü divan şairlerinin ellerinden geçirerek yapmış. Divan şairlerimizin kişiliklerine sanatlarına ilişkin değerlendirmeler yaparak anlatmış. İskender Pala'nın ellerine sağlık. İnşallah kalemini daha çok uzun seneler konuşturur...
16.03.2006

Yakup Kadri, Türk edebiyatının ilk romancılarından birisi. Hemen devrin öncesinde Tanzimat edebiyatında ürün veren kişilere baktığımız zaman dillerinin ne kadar ağır, yabancı terkiplerin ne kadar sık kullanıldığını görüyoruz. Fakat Yakup Kadri dilini tamamen halk deyişlerine yaklaştırarak bu eseri kaleme almış.

İkinci önemli husus ise Batılı anlamda Realist unsurların ağır bastığı bir roman olması. Eğer yanlış bilmiyorsam Halit Ziya Uşaklıgil'in "Bir Ölünün Defteri" adlı romanından sonra "Günlük" temasını işleyen ilk roman olarak karşımıza çıkıyor.

Kurtuluş savaşı yıllarını anlatması bakımından oldukça önemli bir eser. Ne kadar Türk Köylüsünü biraz aşşağılayıcı, onlara tepeden bakan bir havada yazılmış olsa da, Dönemin Türkiyesinde Türk köylüsünün de bundan çok farklı olduğu savunulamaz. Yakup Kadri gerçekten çok güçlü bir kaleme sahip. İlköğretim ve Ortaöğretim öğrencilerinin kesinlikle okuması gereken eserler....