Toplam yorum: 3.082.020
Bu ayki yorum: 1.700

E-Dergi

ismail_atan Tarafından Yapılan Yorumlar

14.02.2006

Mehmet Coşgundeniz beni affetsin; ama bu kitabın niçin yazılmış olduğunu anlayamadım. Kitabın ismine bakınca insan etkileniyor. Samimi ve içten, lekelenmemiş, maddiyata bağlı olmayan gerçek aşkların anlatıldığı bir kitap sanılıyor. Oysa içini açıp da okumaya başlayınca insanın da içi kararıyor. Elbette güzel ve etkileyici, insana ders veren hikayeler de var. Ancak bunlar azınlıkta kalıyor. Adamın biri çıkıp "Artık ben de altayorum, hatta birinde 4 sevgilimi birden aynı masaya oturttum" diyebiliyor. Ya da bir kadın kendinden yaş olarak küçük, çocuk sayılacak bir gençle kocasını aldatmasının haklı yönlerini anlatmaya çalışıyor. Bir diğer kadın kocasının ilgisizliğinden yakınıp başkasıyla evli olduğunu saklayarak ilişki yaşıyor. Sevgilisi onun evli olduğunu öğrenip ondan ayrılınca, "Mutlaka kocamı yine aldatacağım; ama bu kez evli olduğumu söyleyeceğim." diyor. Bu nasıl bir iştir ben anlamadım.

Unutmayalım ki bu tip kitapları, damarlarındaki kan yeni hareketlenmeye başlayan milyonlarca genç insan okuyor. Toz pembe bulutlar üstünde dolaşan lise çağındaki insanlar bunlardan etkileniyor.

Aşk elbette güzeldir. Aşk hikayeleri elbette insanlara ders verir, onları yaşamın gerçekleriyle yüzleştirir. Sevdiği insandan ayrılma ihtimalinin hüznünü, sevenlere aşılar. Ama bu kitaptaki hikayeler temiz aşkı anlatmak yerine tamamen cinselliğe dayalı olayları konu edinmiş. Kocasıyla ya da karısıyla bağı kopan bir insanın bu durumla savaşı anlatılmak yerine, teselliyi başka kollarda aramasına yer verilmiş.

Mehmet Coşkundeniz, bu kitabı hazırlarken kensine gelen mektuplardan yararlandığını önsözde belirtiyor. "Bana hikayenizi gönderin diğer kitaplarda sizin de hikayeniz bulunsun." diyor. Bence bunu yapmasın. Hayalinde bir aşk yaşayıp en temiz duygularla onu bize anlatsın. Cinsellikten uzak, genç insanlara ders niteliğinde hikayeler bulup yazsın. Kendisinden rica ediyorum.
Saygılarımla...
14.02.2006

Berna Moran Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" adlı eserini kaleme alırken, eğitimini aldığı İngiliz Dili ve Edebiyatını baz alarak eleştiri tekniklerini anlatmış. Kitap geröekten sadece edebiyat dünyası için değil, diğer birçok sanat için de tenkid bakımından bize yol gösteriyor.

Aslında kitap hakkında bir eleştirim var ancak Berna Moran İngiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsünde tenkit dersleri verdiği için eleştirimin belki bir anlamı olmayacak. Keşke ağırlıklı olarak örnekler İngiliz Edebiyatından değil de Türk Edebiyatı da kullanılarak verilseydi. Çünkü eserin adı "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" İngiliz Edebiyatının Kuramları ve Eleştirisi olsaydı ses çıkarmazdım. Lütfen beni bu eleştirimden ötürü mazur görün; çünkü Türk edebitaı hakkında da bu tip mükemmel bir çalışma yapılmalı. Kendisi yaşıyor olsaydı belki de bunu yapardı....
14.02.2006

Yahya Kemal Türk Edebiyatı'nın değişik kalemlerinden biri. Ben onu Klasik Edebiyatımızın "SON RİND" i olarak görüyorum. Yazdığı her şeyi gelecek nesilleri düşünerek yazmış bir insan. Bunun da en bariz örneği kitabın başlangıcındaki "Şiir Okumaya Dair" bölüme "AZİZ TÜRK GENÇLERİ" diye başlamış olması.

Kafiye, redif, aruz, hece, deruni ahenk gibi pek çok alanda göze çarpmamasına rağmen, büyük yenilikler getirmiş, bunu da bu eserine yansıtmış. Kitabın dili günümüz Türkçesinden biraz ağır. Dolayısıyla belki anlamakda güçlük çekilebilir; Ancak edebiyata meraklı ve edebiyat fakültelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okuyanlar için yeteri kadar açık bir şekilde yazılmış.

Edebiyat meraklısı herkes bu kitabı okumalı; ancak lise öğrenimi görenler için de belki kitap ayrıca düzenlenip dili biraz daha yumuşatılabilir.
14.02.2006

SİZİ ARTIK YALNIZCA GERÇEK KURTARIR
GEÇİŞ ANAHTARINI GİRİN____________

Bu Amerikalıların hep son dakikada, hatta son saniyede paçayı yırtmaları beni hep sinir etmiştir. Dan Brown da kuralı bozmamış ve Amarikalıları, NSA'yı son saniye de kurtarıvermiş. Kitabı dün elime aldım. İtiraf etmek gerekirse 24 saat içinde okudum ve bitirdim. Ancak beni memnun etmedi. Da Vinci Şifresi'nden sonra bu kitabı büyük umutlarla elime almıştım. Yanılmışım.

Kahramanlarımızdan biri olan David Backer nedense hep kılpayı yüzüğün izini buluyor. Tam kaybetmek üzereyken bir tesadüfle yine yüzük taşıyıcısı karşısına çıkıveriyor. Açıkçası Da Vinci Şifresi'nde bulduğum o yaratıcı zeka bu eserde yok.

Konunun çok güzel olmasına karşın, sanırım çeviride de problemler var. İnsan okurken bazı yerleri atlama ihtiyacına kapılıyor. Kısacası Da Vinci Şifresi bir harikaydı; ama bu bence baştansavma yazılmış, kötü çeviri de üstüne tuz biber olmuş... Sırada Melekler ve Şeytanlar var. Onu henüz okumadım; ama umarım bu kadar kötü değildir.
12.02.2006

Kitabı henüz bitirdim. Dumanı ve etkisi hala üzerimde. Top sesleri kulaklarımda yankılanıyor adeta. Türk Milleti'nin şeref ve namus için, kurtuluş için başlattığı bu mücadele, tarihte eşine az rastlanacak bir mücadeledir. Halkın bütün olumsuzluklara rağmen, askerin ayağında çarığı olmamasına rağmen, cephane eksikliğine rağmen kazanılmış bir yürek ve inanç savaşı...

Kitapta beni düşünceye sokan tek konu Sultan Vahidettin ile ilgili yerler. Turgut Özakman belgelerle bunları kanıtlayarak eserine almış. Ancak ben Araştırmacı Yazar Murat Bardakçı'nın "ŞAHBABA" isimli Sultan Vahidettin'in hayatını anlatan ve yine belgelere, mektuplara dayanılarak anlatılmıs eserini de okudum. Orada Sultan Vahidettin kendi ağzından "...Facialara kalkan olamadım ise de, siper-i saika (paratoner) vazifesi gördüm. Bütün musibetleri üzerime çektim. Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanına ve milletine hıyanet edenleri Aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum..." şeklinde ve bunun gibi daha birçok masumane itirafları mevcut.

Dahası Sultan Vahidettin öldüğü zaman Atatürk; "Vatanını ve milletini seven çok dürüst bir insanı kaybettik. İsteseydi Osmanlı hazinesinin yarısını götürebilirdi. demiştir.

Ben şimdi hangi esere ve hangi kaynaklara inanacağımı kestiremez durumdayım. Sultan Vahidettin hain mi değil mi? Birini okuyorum "haindir" diyor diğerini okuyorum "değildir" diyor. Sanırım bu konu daha uzun zaman bizlerin zihnini kurcalayacak.

Her ne olursa olsun "Şu Çılgın Türkler" şimdiye kadar okuduğum kitapların arasında belki de duygu bakımından beni en çok tatmin edeniydi. Birçok yerde gözyaşlarıma hakim olamadım. Önümüzde yine savaş komplo teorileri var. Allah bu millete bir daha işgal yaşatmasın; ancak yaşamak zorunda kalırsak bundan yine büyük bir birliktelikle kurtulabileceğimiz kanaatini taşıyorum.

Allah bu milleti hep birarada tutsun...