Toplam yorum: 3.082.320
Bu ayki yorum: 2.000

E-Dergi

Mehmet Poyraz

Gazeteci ve araştırmacı yazar. Gazetecilik mesleğine Adana’da başlayan, basın sektöründe muhabir, editör ve yayın koordinatörü olarak çalışan Mehmet Poyraz 27 Mart 1974 tarihinde Osmaniye’de dünyaya gelmiştir. Sebilürreşad ile Derin Tarih dergilerinin yanı sıra çeşitli edebiyat dergilerinde de yazıları yayımlanan Poyraz, araştırmalarını daha çok Rusya ve buradaki Türkler üzerinde yoğunlaştırmasıyla bilinmektedir. Basın Kartı sahibi de olan Mehmet Poyraz aynı zamanda gercektarih.com.tr’nin de genel yayın yönetmenidir.

Mehmet Poyraz Tarafından Yapılan Yorumlar

03.03.2022

Müellifinin ABD’yi merkeze alarak ve modern dünya ile kıyaslayarak Roma’yı anlatmaya giriştiği eserde bu medeniyetin Antik Çağ’dan Orta Çağ’a kadar olan süreci farklı açılardan ele alınmıştır. Müellif “Bizans” adlandırmasını reddetmektedir. Doğu Roma yani Bizans’ın fethine kadar olan 1453 yılına kalıntıları kalan Roma’yı daha çok ABD’ye birazda Britanya’ya benzeten müellif Hunlara dolayısıyla Attila’ya da geniş yer ayırmıştır. Roma’nın çöküşünün aslında zayıf kaldığı dönemlerde barbarların saldırısıyla hızlandığı öne sürülürken birazda bu medeniyeti savunma içerisine girdiği de dikkat çekmektedir. Roma hakkındaki birçok iddialara da galat-ı meşhur şeklinde reddiyeler veren müellif bunu yaparken de nezaketini koruduğu görülmektedir. Karşılaştırmalı tarih metodunun biraz farklısını teknik olarak kullanan müellife göre sanırız Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Roma’nın takipçisidir. Aslında bunda da haksız değil. Öte yandan ona göre Roma vatandaşı olmanın önemi de sık sık vurgulanmıştır.
01.03.2022

Yayınevinin diğer çalışması “Osmanlı’da İktisadi Hayat Vakıflar” başlıklı eserle teknik olarak benzerlik gösteren bu kitabı sözünü ettiğimiz eser gibi Osmanlı tarihinin detaylarından diyebiliriz. Osmanlı’nın fetihler ve yayılmacı olduğuna dair yaygın görüşe reddiyelerde barındıran bu eserde, devletin savaştan ziyade özellikle dış politikada diplomasi yürüttüğüne de dikkat çekmektedir. Balkan coğrafyasında daha çok Bulgar sahasında Osmanlı bürokrasisinin yürüttüğü diplomasi de örneklerle yer bulurken, İttihatçıların tarih sahnesine çıkışı sonrası yürütülmeye çalışılan diplomasilerden de bahsedilmiştir. Çalışma konu itibariyle 16. Ve 20.yüzyılın başlarına kapsamaktadır. Öte yandan İngiliz-Alman rekabetinin Osmanlı topraklarına yansıması da işlenirken Arnavut muhacirlerinin Anadolu’ya yerleştirilmesi de çalışmada yer bulmuştur. Alanından nadide çalışmalardan olması sebebiyle nazarımızda kıymetlidir. Amerikalıların Osmanlı coğrafyasındaki petrollere nasıl baktığı da anlatılmıştır.
01.03.2022

Osmanlı tarihi hakkında telif edilen eserler arasında iktisat ve vakıflar konusu biraz geride kaldığından söz konusu bu eserin az veya çok boşluğu dolduracağına inanıyoruz. Daha çok Osmanlı tarihi savaşlar ve entrikalarla anlatıldığından konuya meraklı okurun ilgisini de çekecektir. İlginç detay konular var. Kimi bölgelerde fiyat artışına neden olan sebepler ile Müslüman ve gayrimüslimlerin malvarlıkları araştırılmış. Osmanlı döneminde ticaret ve ürün katalogları da dikkat çekmektedir. Zira bu konuyla alakalı metinlere pek rastlamak mümkün değil. Detay çalışma da diyebileceğimiz bu eser hacmi itibariyle küçük olabilir. Fakat muhteva ettiği malumatlar bakımından büyük bir çalışmadır nazarımızda. Görseller ile çeşitli verilerin tabloları ile desteklenmesi eseri zenginleştirmiştir. Vakıflarla ilgili kıymetli değerlendirmelerde ilginizi çekecektir.
Moğol saldırılarının bölgeye düzenledikleri akınlar demografik yapıyı değiştirirken ardından birkaç asır sonra yine bölgede Rus hâkimiyetinin başlamasıyla Başkurt sahasında, yani İdil-Ural yöresinde demografik yapı daha bir karışık gelmiş ve bunun çözülmesi ise onlarca yıl sürmüştür. Burada çözülmesi diyoruz ki bunu da söz konusu bu eserde öyle gördüğümüz içindir. Stalin sonrası telif edilen eser muhteviyatı bakımından kıymetlidir. Bu arada Stalin döneminde bu tür eserlerin yahut çalışmaların yapay olduğunu da hatırlamakta fayda var. Çalışma, Başkurt ve Macar soylarının aynı soydan olup olmadığının analiziyle başlamaktadır.

Dominiken rahiplerinin Macaristan’dan bölgeye gelip atalarını arayışlarına yer verilirken, İdil-Ural sahasında 13. yüzyılda Macarca konuşan bir topluluktan bahsedilmiştir. 9. yüzyılın başlarında Macarların, İdil-Ural’dan Macaristan’a nasıl gittiği de zikredilirken bu sahada yaşayanların atalarının, nereden geldikleri ile nereye gittikleri de çeşitli belgelerle anlatılma yoluna gidilen eserde Moğol ve Rus tesiri de kaleme alınmıştır.

Müellif Başkurtların çeşitli gruplara ayrıldığından bahisle halkın sosyolojik ve kültürel özelliklerini de incelemiştir. Belgeler çeşitli kroniklerin yanı sıra Arap coğrafyacıların ve Kaşgarlı Mahmut’un bölgeyle ilgili tespitlerini de kapsamaktadır. 1950’li yılların ortalarından itibaren çeyrek asra yakın bir zaman diliminde yapılan çalışma sonrası telif edilen bu eserde bölgedeki Türklere “Tatar” denmesinin yanlış olduğu da vurgulanmıştır.

İdil-Ural sahasının asıl sahipleri Türklerin yüzyıllar boyunca nasıl bir dönüşüme uğradığına okuyucunun şaşırıp kalacağını öngörmekteyiz. Bununla beraber çalışmada adı geçen kimi topluluklar ise şöyle: Alanlar, Sarmatlar, Hunlar, Fin, Ugor, Kıpçak, Moğol. Bu arada ünlü tarihçi Heredot’un bölgedeki Türkleri tarif etmesi de çalışmada yer bulmuştur.

Kıpçak etkisinin de anlatılmaya çalışıldığı bu eser konuya yabancı okura ilk başta sıkıcı gelebilir. Çalışmanın giriş bölümü tamamıyla ve sindire sindire okunduğunda geriye kalan metinler su niyetine içilebilir.

Bölgeyle alakalı kimi galat-ı meşhurları önleme adına olsun, tarih meraklılarına, tarih öğrencilerine faydalı olacağı kanaatindeyiz.
23.02.2022

Rusya ile Ukrayna'yı bugünlere getiren mesele, aslında Moğol istilası ile yani Kalka Savaşı ile başlamıştı.