Daha çocukken duyduğum ve merak ettiğim şey bu kitabın isminin neden 1984 olduğuydu. Neden 1975 veya 1990 ya da 2001 değildi de 1984'tü. Daha sonra öğrendiğimde hoş bir nüans olarak hafızamda kalmıştır. George Orwell 1984 kitabını 1948 yılında tamamlamış ve o yılın son iki rakamını ters çevirerek kitabına 1984 ismini vermiş. İngiliz asıllı olan Goerge Orwell II. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasında -büyük ihtimalle de o zamanın oluşturduğu acılı ve ağır psikolojiyle- eşine az rastlanır bir eser ortaya koymuş. Kitap, gelecekte ne olabilirin tahmininden ziyade geleceğe (bu güne) dair bir kehanet olarak ele alınmalı. Orwell'e göre insanlar oluşturulan yeni, yapay bir dille iletişim kurmaya zorlanacaktır. Tarih içerisinde istenmeyen olay ve kavramlar hatta kişiler sistemin istediği şekilde değiştirilerek yeni bir tarih yazılacaktır. Böylelikle insanlar tarih bilincinden yoksun bırakılarak düşünme yetilerinden kopartılacaklardır. Sokakta, evde, işte kısacası her yerde bulunan dev ekranlarla sürekli gözlem altında tutulan insanlar kontrol altında tutulacaklardır. Bu baskı ortamında bulunan ve geçmişinden koparılmış insanlar, hafızalarındaki bilgiler silinerek insanlar daha düşünmeden pasifize edilmektedir. Tüm bunlar yapılırken sistemin propagandası ve tarih ile diğer ülkeler üzerindeki dezenformasyon devam ederek sistemin devamlılığını sağlanmış olacaktır. Bu kitabın, yine İngiliz asıllı bir yazar olan Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya adlı eseriyle peşpeşe okunmasında fayda var diye düşünüyorum. Zira Huxley de Cesur Yeni Dünya adlı eserinde geleceğe dair öngörülerde bulunmuş bir yazar. Bu iki kitap arasındaki fark; Orwell insanların zorla ve baskı sonucu pasifize edilerek kontrol altında tutulacağını söylerken Huxley bunun tam tersinin olacağına dair kehanette bulunmuştur. Yani Huxley'e göre insanlar gelecekte (Huxley, 1932 yılı itibariyle Orwell'in 1984'ünden daha önce yazmıştır Cesur Yeni Dünya'yı) kendi istekleriyle ve eğlendikleri düşüncesiyle baskı altında tutulmadan kontrol altına gireceklerdir. Bu günün gerçekleriyle ilişkilendirerek okumak keyif verici. Küçük bir parantez açmak gerekirse, romandan senaryolaştırılan hemen hemen bütün filmlerin romandaki etkiyi ve tadı vermediği önemli bir gerçek. 1984 filmini de aynı kaderi paylaşan eserlerden. Romandaki bütünsellik, imgesel zenginlik ve çok boyutluluk aynı oranda yansıtılamamış. Filmini illa izleyin diyemem ama filmini izleyenler eğer okumadılarsa mutlaka kitabı okumalılar diyebilirim. Parantezi kapatıp ayrıca herkesin okumasını tavsiye ediyorum...