Daha önce Puslu Kıtalar Atlası'nı okumuştum ve bu da en onun kadar akıcıydı.İhsanHoca,mükemmel tarihi bilgisi olan bir kişi.Ama tarihi bizim bildiğimiz yönleriyle değil de daha çok yaşanılan çevre,insan yapısı,sosyal hayat açısından iyi biliyor.elbette ki tarihi bilgisi bununla da sınırlı değil.SUSKUNLAR,musiki bilgisini derinlemesine özümsemiş bir insanın karakter yaratmaktaki ustalığı ile birleşmiş adeta.O kadar çok olay ve karakter var ki eserde bazen kopuyorsunuz ve zihninizi toparlıyorsunuz.Perveleli İskenderin hikayesi buna iyi bir örnek.Ayrıca Tasavvuf düşüncesi de derinlemesine işlenmiş.Ve satır aralarına saklanmış mizah unsurları da kitabı okurken yüzünüze genişlemesine bir buse yayıyor.Eflatun'un kulağına gelen o sesi(ney sesini) ararken gezdiği yerleri anlatırken adeta Osmanlının ticaret ve sosyla hayatına yolculuk yapıyorsunuz.O ne canlı betimlemeler öyle.Orada anlattığı kişiler bir hikayenin konusu olacak kadar keskin ve o kadar da öz biçimde anlatılmış.Kısaca mükemmel kurgulanmış bir eser.Bunun yanında eserde okuyucuyu bunaltacak yönler de var.Bunlar;uzun tasvirler,olaydan sizi koparacak farklı kişiler,her bölümde anlatılan kişilerin hikayelerinin birbirine bağlanmasındaki karışıklık bunlardan başlıcaları.Aynı zamanda eserde eleştiriler de var.Dini yaşayan insanların kendi haris zevkleri için yaptıkları eleştirilmekte.Sonuç olarak güzel bir eser.Fazla da anlatmaya gerek yok,SUSKUNLAR'ı anlamak için biraz da susmak gerekiyor sanırım."Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu"(s:269) İyi okumalar...