Âmâk-ı hayalde, hayalin derinliklerinde uzun, anlamlı, felsefi bir yolculuk etmeye razı tüm Racilerin hayattaki anlam arayışına ışık tutacak derin felsefi roman.
Roman kurgusuyla yazılmış bir kitap ama klasik roman okuyucularına farklı gelebilir, kitabın özünü felsefe oluşturuyor çünkü. Kendinizi bir anda Buda 'yla hiçlik zirvesinde, Zerdüşt'ün diyarında, Anka'yla Kaf Dağı'nda, sonunda ilahi aşkın nuruna yapılan manevi bir yolculukta bulacaksınız. Okudukça tasavvuf aleminde, fonda ney sesiyle -tıpkı Raci gibi- enginlere açılacaksınız.
Kitap, anlam arayışı içinde olan Raci'nin evinin yakınındaki mezarlıkta küçük kulubesinde yaşayan Aynalı Baba'yla tanışmasıyla başlıyor ve bundan sonra Aynalı Baba'nın neye üflemesiyle Raci, hayalin derinliklerinde herbiri ayrı manalarda yolculuklara çıkıyor.
Raci ilk hayal yolculuğunu Buda nezaretinde hiçlik zirvesine yapıyor ve burada nefsiyle yüzleşiyor. İkinci hayal yolculuğunu Zerdüşt diyarına yapıyor ve burada muhabbet, hikmet ve aşkın manasını kavramaya çalışıyor. Üçüncü hayal yolculuğunu Brahmanların diyarına yapıyor ve burada Hakk'ın varlığının basamaklarını ve ruhunun derecelerini idrak ediyor. Dördüncü hayal yolculuğunda ise bilimin ne derece görece ve algı ile sınırlı olduğunu kavrıyor. Beşinci hayal yolculuğunda Zümrüdü Anka kuşunun sırtında alemleri dolaşıyor ve Hakk'ın azameti karşısında şaşkına dönüyor. Altıncı hayal yolculuğunu Hint diyarına yapıyor ve burada halkın başına musibet olan bir ejderhanın sorusuna yanıt arıyor. Soruysa şu: "Bu kervan nereye gidiyor?"... Çok uzun yolculuklardan sonra bu soruya cevap veriyor ve diyor ki:
"- Ey akılsız canavar! Tekamüle muhtaç olan bu alemler, feleğin mahkumu bu kervan, hayalin bile kavramakta aciz kaldığı eşsiz bir sırra, ilahi güzelliğin nuruna doğru koşup gidiyorlar."...
Raci'nin hayalin derinliklerindeki bu yolculuğu , nihayetinde mana buluşlarıyla devam ediyor.
Kitabın en can alıcı cümlesi, kitabın arka kapağında da yer verilmiş:
"Tuhaf! Varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?" dedim.
Deli, başını çevirdi. Kahkahayı bastı:
"Vay! Sen varsın ha?! Acaba var mısın?"...