Bazı kitaplar vardır, okursunuz ve sonra da bir kenara bırakırsınız. Okumadan önce o kitap sizin için ne ise okuduktan sonra da odur. Bazıları da vardır, okurken artık bu kitaba karşı duygularınız değişir, gözünüz de ehemmiyet kesbeder, kitabın dış kapağının rengi değişir, pembe artık başka bir pembe olur ve kitabını bitirdiğinizde belki onu bir kere daha okurum ümidi ile sizin için ehemmiyetli bir yere kaldırırsınız. İşte 'Aşk' tam da benim için böyle bir kitap oldu. Bu kitabı okurken aşkı okumadım, belki kalbimin derinliklerinde veya(bilmiyorum) yüzeyinde olduğunu düşündüğüm aşkı hissttim, duyumsadım ve belki de Elif Şafak'ın kelimeleri ile kalbimi suladım, aşkımı diri tutmaya çalıştım. Ben zaten aşk için okurum. Aşk, anlatılamaz, nitelenemez tamda yazarın dediği gibi;
'Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yarı palavra, yarı safsata. Aşık olmayan bunu anlayamaz, olansa anlatamaz. Öyleyse nasıl söze dökülebilir aşk, kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde? '
Aşık olmayan okumasın, okuyan ise aşık olsun, daha da bir aşık olsun...
Teşekkürler, Elif Şafak.