Bir Ege'li olarak, pür dikkat kesildiğim bir Sabahattin Ali klasiği. Romanlarında aşırı romantizmden ziyade, aşkı ve aşkın önünde duran gerçekleri sunduğu için, kitaplarına yalnız bir açıdan bakmak olanaksızlaşıyor. İyi ki de böyle oluyor. Romanda ilgilimi çeken birkaç husus var; belki de en önemlisi, Yusuf'un kaymakamlıkta işe başladığında, dairede çalışan bir memurun paltosu idi. Bu Palto hikayesinin bir benzerini, ben, daha sonraları Gogol'den okuyacaktım. Karşılaştığım imgeler birbirine benziyor. Benziyor demek yetersiz, birbirini tamamlıyor desek daha doğru. Kuyucaklı Yusuf için, en romantik karakter yorumlaması yapılmış. Kimbilir, belki öyledir. Benim okuduğum Yusuf romantikliğinden ziyade, Türkiye şartlarında pek alışık olmadığımız "ol"mak ve "yap"manın bir eylemcisi idi. Romantizm denince aklıma hep mide bulandırıcı şeyler geldiği için böyle diyorum belki de. Kimbilir?