Rus Tarihi Hakkında Bir Başyapıt
Son yıllarda Suriye’de yaşananlar, ardından Ukrayna ve Rusya arasında devam etmekte olan savaş, Avrupa ülkeleriyle Rusya arasındaki enerji krizi, ülkemizde Rusya’yı sürekli olarak gündemde tutan en önemli nedenler olsa gerek. Tarih derslerinde yeri geldikçe tekrar edilen “Rusların sıcak denizlere inme” şeklinde ifade edilen malum hedefi de aklımızın bir köşesinde her daim duruyor. Rusya, bir komşu devlet ve millet olarak bizim açımızdan geçmişiyle de bilinmesi gereken öneme sahip. Bugünkü Rusya’yı ve izlediği politikaları doğru tahlil edebilmenin, geleceğe dair yol haritası çıkarabilmenin önemli bir yolu, Rus tarihini çok farklı kaynaklardan tahlil edip doğru analizler yapmaktan geçiyor.
Alanında temel eserlerden biri olarak gösterilen Vernadsky’nin Rusya Tarihi, Selenge Yayınları tarafından ülkemizdeki okurlara sunulmuş değerli bir eser. Yazar George Vernadsky, ömrü farklı ülkelerde geçmiş ilginç hayat hikayesiyle bilinen bir bilim insanı. Ukrayna Bilimler Akademisi’nin kurucusu olan babası Vladimir Vernadsky gibi akademisyen olmayı tercih etmiş. Akademik kariyerine Moskova, Freiburg, Berlin, St. Petersburg, Kırım ve en nihayetinde Connecticut gibi farklı yerlerde devam etmiş. Bolşeviklerin 1920’de Kırım’ı işgaliyle ülkesinden ayrılmak zorunda kalan 130 bin devrim muhalifinden biri olarak yazarın yolu, bir süreliğine İstanbul’a düşmüş, buradan da Atina yoluyla Prag’a devam etmiş. 1926’da gittiği ABD’de, Yale kadrosuna dahil olmuş. Bu üniversitede 1927-1946 arasında araştırmacı olarak (research associate), 1946-1956 arasında ise tam zamanlı profesör olarak görev yapmış. Muhalifi olduğu Sovyet rejiminin yıkılışını göremeden, doğduğu topraklardan çok uzakta vefat etmiş (1973). Tarih alanındaki çalışmaları içinde ikisi ön plana çıkıyor: “Rusya Tarihi”, “Moğollar ve Ruslar”.
Rusya Tarihi kitabının ülkemize kazandırılmasının temelinde, editör (merhum) D. Ahsen Batur’un takdiminden anlaşılacağı üzere, Türkiye’de tarihçiliğin, Osmanlı Tarihi, Kurtuluş Savaşı, İttihat ve Terakki sınırları dışına çıkamamasının oluşturduğu bir boşluğu doldurma kaygısı yatmaktadır: “bu eser, tarihimiz boyunca on beş defa savaşıp on üçünde ellerinden yenilginin acısını tattığımız Rusların hiç bilmediğimiz yönlerini sizlere aktaracaktır.” Eser, aslında Vernadsky’nin beş ciltlik kapsamlı Rusya Tarihi eserinin, yine bizzat yazar tarafından kaleme alınmış özetinden ibarettir.
Kitabın giriş kısmında Rus halkının kökeninden, kültürel gelişiminden ve yayıldığı coğrafi alanlardan bahsedilmektedir. Yazar, Rus tarihini, temelde beş bölümle izah etmektedir: Rurik Hanedanından Knaz Svyatoslav’ın 972’de öldürülmesine ve imparatorluğun parçalanmasına kadar olan dönem, 972-1237 arasına tekabül eden orman-bozkır arası mücadeleyle geçen dönem, 1237-1452 arası Moğol istilasıyla başlayan dönem, 1452-1696 arası Büyük Petro’nun Azak Kalesi’ni almasıyla biten dönem, 1696-1917 arasında Avrasya’daki doğal sınırlara ulaşılan dönem. Yazar, Rus Tarihi’ni nihai olarak, 1945’te dünya savaşının sona erdiği döneme kadar anlatmış ve nükleer savaş hakkında (1967’ye kadar gelen) bir değerlendirme yaparak eseri tamamlamıştır.
Eserde, Türklerin Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini yaşadıkları bin yıllık dönemde Rusların ne aşamalardan geçtiğini okuyacaksınız. Kiyef Rusyasından Moğol yönetiminde geçen döneme, oradan çarlığa ve imparatorluğa giden on asırlık süreç 550 sayfada özetle anlatılıyor.
Selenge’nin bilinçli seçimiyle ülke arşivine önemli bir katkısı olduğunu düşündüğümüz bu eser, anlaşılır bir dille çevrilmiş. Bu nedenle çevirmenler de övgüyü hak ediyor. Kitabın baskı boyutu, taşıma açısından kolaylık sağlıyor.
Faydalı bir okuma olması dileğiyle!