Yalanları Çürütmek
Her millet tarihini yazarken kimi zaman kasıtlı kimi zaman ise bilinçsizce gerçeğin sınırlarının dışına çıkar. Bu yüzden tarihi bilginin sorgulanması zaruret arz eder. Üstelik sunulan malumat hakkında ortaya serilen materyaller çoğu zaman diğer kaynaklar vasıtasıyla denetlendiği zaman gerçekten uzak mesnetsiz oldukları görülür. Tarihin havuzuna konuyla uzman olsun olmasın herkes bir şeyler ekleyebilir. Ama gerçekler alanın mütehassıslarının tahlil ve tenkitleri sonrası zuhur eder. Tabii yanlış bilgiyi çürütmek öne sürülen tezi sağlam dayanaklarla kanıtlamak maharet ister.
İspata giden yolun zorluklarından en büyüğü şartlanmış okurun ön yargılarını parçalamaktan ve tabularını yıkmaktan geçer. Bunu yaparken de ön yargılardan sıyrılmış ve tabuların gölgesinde kalmamış olmak şarttır. Ancak genellikle çapraz okumanın yapılmadığı tek kutuplu bilgilerin aleminde oluşan fikirler zamanla kemikleşir, kökü olmayan kanıtlanamayan yalanlara ve yanlışlara rağbet edilir. Bilim dünyamızda gerçeği arayan ilim adamı çok olmakla beraber yalanı çürütmeye namzet olanların sayısı azdır.
Rahmetli Ahsen Batur 30 yılını tarih ilmine vakfetmiş, binlerce sayfa eseri Türkçeye kazandırmış, tek başına bir enstitü cesametiyle çalışmış bir alimdir. Onu büyük kılan özelliklerinden birisi ise tarihi yalanlara karşı yapmış olduğu mücadeledir. Orta Çağ’da kaleme alınmış ve günümüzdeki tarih anlatısının bel kemiğini oluşturan birçok eserin Batur tarafından dilimize çevrilmesi, onun otorite pozisyonuna yükselmesine neden olmuştur. Bu yüzden Batur’un engin bilgi birikimi dayanaksız ve gerçekten uzak söylemlere karşı deyim yerindeyse bir turnusol kâğıdı işlevi görmüştür.
Günümüzde tarihi bilgideki bozulmaların büyük kısmı, siyasi hesaplarla meydana getirilen tarih yazımının realiteden uzaklaşmasıdır. Hamasetin seline kapılan bazı tarihçiler veya konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan meraklılar geçmişi yeniden tasarlayarak kitleleri yanlış yönlendirebilmektedirler. Batur, burada devreye girerek otuz bir bölüm halinde terkip ettiği eserinde sunulan mesnetsiz iddiaları bir bir çökertir.
Batur, fikirlerini serdederken yıllarca dirsek çürüttüğü kaynaklardaki bilgileri sunmaktan çekinmez. Yalan olarak nitelendirdiği malumatı çürütene kadar kaleminin mürekkebini akıtmaktan geri durmaz. Burada dikkat çeken husus, müellif sadece yalanı silmekle kalmaz okuruna resmin tamamını gösterir. Bu yüzden eserin tahmin edilenden daha da öğretici olduğu savunulabilir. Zira polemiği önceleyen bazı yazarlar sadece muarızlarının dediklerine odaklanıp “yalandır” deyip çekip giderlerken, Batur eserinde birden fazla kaynakla yalanın altını defalarca çizer.
Eserde, özellikle Kürdoloji ilminin köklerinden, bu konuda uğraşan bilim adamlarının faaliyetlerinden, onların vagonuna eklemlenerek ülkemizde yeni bir tarih oluşturmaya çalışanlardan bahsedilir. Tarihi bilgiyi çarpıtarak gerçeği bulmaktan ziyade yalanla gizli amaçlarını tahakkuk etmeye çalışanların saklı emelleri su yüzüne çıkarılır. Bu sayede eserin gerçek amacının cehaletin kara tonlarının oluşturduğu puslu havanın dağıtılması sayesinde görüş açısını netleştirmek olduğu düşünülebilir.
Her ne kadar her bir bölüm kendi içerisinde bağımsız bir biçimde tasarlanmış ise, metodolojik olarak Batur aynı ilmi yöntemle ele alınan yanlış bilgiyi tahlil eder. Kimi zaman Kürt olarak söylenen bir tarihi şahsiyet hakkındaki bilgiler sunulur. Eldeki materyal karşı tarafın yaptığı gibi yalanı beslemek için değil gerçeğin havuzuna su taşımak için kullanılır. Misal Selahattin Eyyubi’nin Kürt olduğu fikrini savunanlara karşı aynı metotla Eyyubi’nin Türk olduğu düşüncesi öne sürülmez. Döneminde yazılmış birinci elden kaynakların ışığında bir tarih anlatısı oluşturulur, son söz okura bırakılır. Bu nedenle yazarın eserde ismi geçen bazı Kürdoloji müellifleri gibi peşin hükümlü olduğunu söylemek mümkün değildir.
Yine yazarın hissiyatının suyuna kapılıp sel gibi önüne gelen her gerçeği yıktığını savunmak güçtür. Çünkü tarih duygu gömleği çıkarılarak yazıldığı zaman gerçekleri okuruna verir. Kendi içinde tutarlı ve mantık dairesine giren yorumların yapılması için bu şarttır. Misal mantık dairesinin dışına çıkan, sırf aksine dair bilgi bulunmadığı için akla hayale sığmaz bilgiler bu yüzden Batur tarafından satirik bir üslupla taşlanır. Tabii bu üslubun belirli bir seviyeyi içerdiğini de belirtmek gerekir.
Eserde çürütülen tezlerin ve mesnetsiz iddiaların ortak noktasına dikkat edilecek olursa yeni bilgiyle oluşan tablonun daha bulanık bir hale geldiği görülür. Batur, sadece görüntüyü netleştirir. Ortaya çıkan yeni duruma karşıt görüşteki yazarın yeni bir söylemle karşı çıkması ise neredeyse mümkün değildir. Çünkü; bazen karşıt görüşlü yazarların sunduğu düşünceler o kadar gevşek zemine oturur ki Batur’un sunduğu yorumsuz saf bilgi bile karşıt fikrin yıkılmasına neden olur.
Yine eserde benzer eserlerde görülmeyecek bazı kısımların varlığı söz konusudur. Misal Kürtlerdeki kafa karışıklığını yansıtmak için günümüzdeki bazı Kürt İnternet sitelerindeki yazışmalar kullanılmaktadır. Bu tartışmalarda ortaya çıkan durum Batur’un öne sürdüğü bazı fikirlerin ne denli doğru olduğunu kanıtlar niteliktedir. Ayrıca Batur tarafından savunulan fikirleri desteklemek için bazı resimlerin kuşe kâğıda renkleri canlı bir şekilde sunulduğu dikkat çekmektedir. Özellikle koç başlı mezar taşları ve kilim motiflerinin olduğu sayfalar adeta gerçeğin renkli resimli halidir.
Tarih, bir yerden anlaşılmaz olandan, anlaşılır olanın çıkarılması işidir. Kürdoloji bulanık suda balık avlamayı meslek haline getirdiğinden içinden çıkılmaz problemlerin sayısı artmaktadır. Batur, üslubuyla anlaşılmaz çetrefilli konuların avamın anlayabileceği seviyeye indirmektedir. Özellikle etnik sorunların günümüzden geçmişe gidildikçe daha da çetrefilleştiği bilinen bir gerçektir. Ama ehil bir elle olay bağlamından fazla çıkarılmadan konunun özü verilirse geçmişin karmaşasının yerine gerçeğin berrak duruşu gelebilir. Esasında Batur tüm eser boyunca bunu yapmaktadır.
Sonuçta, Batur’un deyimiyle “belgesiz tarihçilik kendi kendini aldatmanın en kestirme yoludur”. Herkesin kendi gerçeğini bina ederek kendi doğrularının yordamıyla kitleleri peşinden sürüklemeye çalıştığı bir dönemde yalanlarla mücadele etmek her ilim adamının problemi değildir. Batur, kalemini siyasi bir silah olarak kullanmaya niyetlenmiş ilimden uzak eşhasa cevabını layıkıyla vermiştir. Yazdığı eserini bilinçsiz Kürtlerin ve Türklerin gerçeği görmesi için kaleme almıştır. Gerçek arayan için uzakta değildir. Yazarın ruhu şad olsun.