Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

karaademm Tarafından Yapılan Yorumlar

17.07.2020

“Soyu Sahtegi, muannittir ve tepeden tırnağa ittir, def olur gider, mağarası bol bir yerlere, gidemese de gittiğini varsayar. Canına kıyamaz o kesin.”

1979 ve 1984. Bu tarihli güncelere odaklanacaksınız. Evet anlatıyı günceler-notlar eşliğinde okuyacaksınız.

Bu tarihler arasında gidip gelemeyeceksiniz.

“Tuzağa mı düşürüyorum kendimi durmadan? Neye tutsağım?

Ama yanılgılarım ne denli büyük olursa, öylesi sevinmeyi hak edeceğim, daha doğrusu içtenlik kazançlı çıkacak sanısını koruyacağım herhalde.” (s.40)

Dedim ya gelemeyeceksiniz. Yanıldığınız için belki de. Bilemiyorum, siz karar vereceksiniz.

Ve yine Sahtegi’nin dediği gibi:

“Anlamam. Ben küçük, zavallı dertlerimin boğulmasındayım.” (s.79)

Uzun tuttuk, bitirelim.

Öyle ‘iki bardak’ çay eşliğinde bitiremeyeceksiniz bilesiniz. Kalemi elinize alıp çayınızı
‘soğuta soğuta’ zevkle ve zorlanarak okuyacaksınız.

Geç kalmadın mı Vüs’at için?
16.07.2020

2007 yılında tekrardan Doğu diyor Ferit Edgü. Yaralı Zaman.

Düşsel bir yolculuk mu peki bu?
Aklıma Poe ve şiirleri geliyor:

“Bu kitabı, düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum.” notunu koymuştu eserinin girişine.

“Buradasın, ama sanki burada değilsin, diyor Kadın. Yakında gidiyorum, diyor Adam.” (s.7)

Bir yolculuğa çıkarır anlatıcısını Edgü. Doğu’ya. Hakkari’ye yazacağım; ama sınırları kaldırın.

Vahap. Rehberi, tercümanı. Yan yana. Birlikte. Koyuluyorlar yola.

Besna’yı da anlatacak, Maral’ı da.
Dağı da anlatacak, taşı da.

Ve Zap diyecek. Ulu Zap.

“Ve tüm sözcüklerini salların üzerinde sularına salmak istiyor.” (s.55)

Yine şiirsel, yine etkileyici, yine vurucu.
Edgü’yü okumak zorundayız.

Buyurun.
14.07.2020

Konar-göçer yörükleri kaleme alıyor bu defa Yaşar Kemal. Ne ister peki bir yörük obası?

‘Çukurda kışlak, Aladağda yaylak.’

İnsana bir avuç toprak için reva görülen zulmü anlatacak aslında bizlere.

19. yüzyıl ortalarında başlayıp 20. yüzyıl ortalarına kadar devam edecek olan konar-göçer yörüklerin sıkıntısı.

‘İki binken bin, binken beş yüz, beş yüzken ...’ diyerek seslerini duyurmak isteyecekler okura, yazara, ağaya, sisteme.

Süleyman Kahya, Demirci Haydar Usta, Müslüm Koca, Rüstem, Halil, Kerem-Ceren. Daha nicesi.

İsimlerin önemi var mı ki sizce?

Biraz toprak, biraz su, biraz huzur isteyen yörüklerin ‘paralarının, eşyalarının, gururlarının’ ellerinden alınmak istenip; ‘namuslarına’ göz dikilmesinin hikayesidir bu aslında.

Hıdrellez.

“İşte her yıl böyle olur. Beş mayısı altı mayısa bağlayan gece Hızırla İlyas dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onlar buluştukları an dünyadaki bütün yaşam durur, tekmil canlılar ölür.”

Ölüm ve kalım. Doğru ve yanlış.
Buyurun.
11.07.2020

Yaklaşık 70 yıllık yaşamında ‘kırkın üstünde roman’, ‘yüzlerce hikaye’ ve ‘yüzlerle yazı ve röportaj’.

Birçoğu keşfedilmeyi, gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen.

Yurtdışı maceraları, aylarca süren tutukluluk, Nazım’la komşuluk-dostluk ve kadınların güçlü sesi.

Daha 18 yaşında yayımlıyor ilk eserini.
Kara Kitap. Ve ardı ardına geliyor diğerleri.

Cavide karşılayacak sizleri bu eserinde. Bakın neler yazıyor Cavide için:

“Cavide’nin ahlakını, benliğini anlamak, suyu avuçla tutmak kadar imkansızdı.

Gayet açık ve sade görünen tavrına bakıp yanılanlar, onda büyük bir deniz gibi, ne derinlikler, ne fırtınalar, ne esrarlar olduğunu keşfetmekte gecikmezlerdi.” (s.111)

‘Arzularının yörüngesine kendisini daha rahat bırakan kadınlar vardır karşımızda.’

Cavide gibi. Annesi Şefika gibi.
Neriman gibi. Suzan gibi.

İlişkiler, yalnızlıklar, yarım kalınmışlıklar ve tabiki hayal kırıklıkları.
08.07.2020

Onun roman, hikaye ve kronikleri dışında bir de gazeteci yönü var elbette. Memleket Yazıları, yazarın 1938-1965 yılları arasında gazete ve dergilerde kaleme almış olduğu
makaleleri-fıkraları bir araya getiriyor.

Elinizdeki kitap bu serinin 17. halkası.

Tuncay Birkan’ın muazzam bir emeği söz konusu. Sağ olsun.

Burada okuyacağınız yazıların birçoğu 2. Dünya Savaşı ve Harp temalı. Yazılarını savaşın sürdüğü dönemde sıcağı sıcağına kaleme almış olduğu için birçok tespitinde hata-eksik bulabilirsiniz.

Ama yine net, yine sivri.

Hitler, Franco, Mussolini’de olacak kaleminde; Almanya, İspanya ve İtalya’da.

Demokrasiyi de yazacak, diktayı da.
Huzuru da yazacak, huzursuzluğu da.

Yer yer yorulacaksınız; ama onun kaleminden her şey okunmaya değer kanımca.

Buyurun.