Onaylı Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
08 Temmuz 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Kapılarını hayata açarsan hayat da içeriye girer.
Yeşilin Kızı Anne serisinin dördüncü kitabı olan Rüzgarlı Kavaklar'da üniversiteden mezun olan Anne, Summerside Lisesi'nde müdürlük yapmaya başlıyor. Ve Rüzgarlı Kavaklar pansiyonunda Kate ve Chatty teyze, yardımcıları Rebecca Dew ile beraber yepyeni bir üç yıla adım atıyor. Hala tanıdığımız ve sevdiğimiz genç, hayalperest, enerjik, sevgi dolu, coşkulu Anne. Önceki serilerde öğrendiği hayat dersleri ile olgun ve ne kadar sağlam tecrübelere sahip olduğunu ve Gilbert'a olan bağlılığında ne kadar kararlı olduğunu gösteren genç bir kız oluyor. Diğer serilerden farklı olarak, onu omuzlarından tutup biraz akıl vermek istediğim bir an olmadı, bu açıdan okumak gerçekten çok hoştu.

Aynı zamanda bu serideki hikayede, Redmond College'da tıp öğrencisi olan Gilbert Blythe'dan uzakta geçirdiği üç yıllık Summerside'ı da konu alıyor. Üç yılını geçireceği Summerside, onu yeni arkadaşlıklar, yeni maceralara sürüklüyor ve gittiği her yerde kendinden bahsettiren Anne, zamanla kasabanın en tuhaf sırlarına da hakim oluyor.

Anne diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da iyiliksever, neşe dolu ve pozitif biri. Kitap genellikle Anne'in ağzından Gilbert'a yazılmış mektuplar halinde ya da etrafındaki insanlarla olan diyalogları şeklinde ilerliyor. Bu, ilk üç kitaptaki hikaye anlatım tarzından farklı bir kitaptı. Duygusal anlamda sevgili nişanlısı Gilbert'a yazdığı mektuplardan oluşan bir kitap. Keşke Gilbert'tan Anne'a yazılmış en azından bir veya iki mektup kitaba dahil edilseydi. Önceki kitaplarda gördüğümüz romantizmi bu kitapta da hissetmek istedik. Onun dışında yeni hayatından yaşadığı maceraları, hayatına yeni giren insanları ve olayları anlatıyor. Bu açıdan anlatımda diğer kitaplardan farklı ya da yadırgayacağım bir durum olmadı.

Anne Summerside'a tek başına taşındığı için önceki kitaplardaki ana karakterlerden hiçbirinin (Marilla, Rachel Lynde, Diana) bu hikayede fazla rolleri yoktu. Açıkçası önceki serilerdeki kalabalığı ve yoğunluğu özledim. Phil, Dora, Davy, Diana… Onları özledim ama Anne'in tanıştığı yeni karakterlerden bazılarından keyif aldım. Zekâsı ve iyimser yapısıyla Anne, Summerside'da karşılaştığı engelleri aşıp, oradaki birçok kişinin hayatına önceki serilerde olduğu gibi tatlılığı ve naifliğiyle renk kattı. Yeni karakterler de hemen hemen aynı sıcaklığı verdiler. En nihayetinde olgun çağına kadar takip ettiğimiz birinin hayatının dinamiklerinin değişmesi de çok doğal. Sıcak, sevimli, hayata dair, okunması temiz ve yormayan bir seridir, Anne. Bu serinin tamamını okumanızı isterim. Herkese keyifli okumalar.
Yanıtla
1
0
Destekliyorum  1
Bildir
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Bilgi İçin 
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
03 Temmuz 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
“Lina ve Robot X, kaybolan çocukları buluyor!”
Lina ve yapay zeka ürünü Robot X, maceranın kaldığı yerden devam ettiği müjdesini verdi. Bu sefer de insanlığın karanlık yüzüne ışık tutmayı hedeflediler.

Beklenmedik sürprizler, şaşırtıcı ve üzücü durumlar bize kendimizi sorgulatıyor. Heyecanlı bir macerada almamız gereken dersler de çok fazla.

On iki yaş ve üstü her okura önerilir.

Keyifli okumalar.
Yanıtla
1
0
Destekliyorum  1
Bildir
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
02 Temmuz 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Roma-Bizans Kültürüne Kısa Bir Bakış
Kitabımız, Roma-Bizans kültür alanına ait imge dünyasının ortaya çıkışını, değişimini ve etkisini küçük bir örnek seçkisiyle ele alıyor. Özellikle bazı bölümler Hıristiyan sanatına ilgi duyanlar için ilgi çekici olabilir.

İlk bölümde, Roma sanatında Hıristiyan resim temalarının ortaya çıkışı, yani Hıristiyan sanatının doğuşu ele alınmış. Bu bölümde, görsellerle Histogram ve Haç işaretinin Hıristiyanlık öncesi ve sonrası kullanımı gösteriliyor.

Dikkat çekici ikinci bölüm ana tasvir türlerinin ortaya çıkışını inceliyor. Büyük tartışmalara yol açan, ilahiyatçıları karşı karşıya getiren tanrı imgesinin tasviri Hıristiyan sanat tarihi açısından önemli bir konudur. İncil’de konuya dair ayetlerin olması, üç ilahi dinden olan Yahudilik ve İslam’da tasvirin yasak olması bu konuyu her daim önemli kılmıştır. Ayrıca Hıristiyanlık tarihinde Mesih’in ne ölçüde insan, ne ölçüde tanrı olduğu bir diğer tartışmalı konudur. Yeni Ahitte Mesih’in suretine dair net bir tasvir yoktur. Ancak, 325 İznik Konsili'nde Mesih’in konumunun imparator tarafından netleştirilmesi, onun günümüze kadar ‘mükemmel’ tasvir edilmesinin de önünü açmış.

Tüm bu tartışmaların yanında Erken Hıristiyan ve Bizans sanatını tanımak; zamanla ortaya çıkan anıtsal kilise yapılarını, Bazilika tipi mimariyi de daha iyi anlamamızı sağlar. Yazarın kullandığı görseller aracılığıyla, ilk dönem yapıların sonraki bin yıl boyunca Batı Kilise mimarisi üzerindeki etkisi görülebilir. Şehirleri ve toplumu etkileyen bu yapılar, günümüzde hala heykelleriyle ve portreleriyle dikkat çekici. Bu sebeple kitabın içeriği oldukça önemli. Ancak başlangıç kitabı niteliğinde olduğunu söyleyebilirim. Erken, Orta, Geç Bizans ve Bizans sonrası dönemleri daha iyi anlamak için derin okumalar yapmak gerektiğini düşünüyorum.

Herkese keyifli okumalar.
Yanıtla
1
0
Destekliyorum  1
Bildir
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Bilgi İçin 
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
30 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
“Uzayın derinliklerinde bir Dünyalı!..”
Sevgi ve teknolojik güçler, dostlukla birleşse ne olur? Lina ve yapay zeka ürünü Robot X, bizi kitaptaki oniki hikayeyle teknolojik bir sevginin yolculuğuna çıkarıyor.

Z kuşağının robotlara aşina olması, yaşadığımız Dünya’nın sorunlarına çözüm ararken karşımıza çıkıyor. Uzayın derinliklerinde benzer yaşamlara sahip olma fikri her yaştan çocuğun dikkatini çekebilecek bir şey. Hasan Alpago’nun kalemini özel kılan da bu olacaktır.

Oniki yaş ve üstü her okura önerilir.

Keyifli okumalar.
Yanıtla
0
0
Destekliyorum 
Bildir
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
27 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Heyhât! İnsan bilmediğinden korkuyordu.
İskender Pala’nın kalemini çok severim. Yazdığı birçok kitabın karakteri, başlığı, konusu oldukça zekice ve ilgi çekicidir. Azdahak ise Şehname’de geçen bir masaldan beslenir. Astronomi, inanç, mitoloji, tarih, felsefe ve tasavvuf temaları kitabın akışına inanılmaz bir kaynak zenginliği sağlar ve Azdahak adı ile yayınlanır. İyilik, kötülük, güç, iktidar ve adalet gibi evrensel kavramları ve üzerinde durulması gereken insani karşıtlıkları dönemin de ruhunu taşıyacak şekilde aktarır. Kurgu olarak yayınlanan kitap, verilen toplumsal mesajlarla, kötülüğün toplumsal düzeyde nasıl büyüyüp, insanın kendi içindeki değerlerle yüzleşebileceğini gösterir.

Efsaneler gerçek mi?

1577 yılında, İstanbul’da Ramazan’ın ilk günü gökyüzünde çıkan bir kuyruklu yıldız, tüm halkı uğursuzluk ve başlarına kötü şeyler geleceğine dair kaygılara sürükler. Bu korkutucu derecede parlak gökyüzü olayı yaşanırken, kimileri bilime sarılırken, kimileri ise hurafelerle insanlara korku salacaktır. Ne yazık ki sapkın bir inanış uğruna işlenen cinayetler, zulümler ve bu akıl almaz kötülüklerin altında yatan sırlarla tüyler ürperten hikayenin içinde buluruz kendimizi. Ancak buna rağmen elinizden bırakmadan, soluksuz okutturan bir kitaptır.

“Biz dünyayı cennete çevirmek için onların cehennemine direniyoruz. Onlar cennete gitmek için bu dünyayı cehenneme çeviriyorlar.“

Halk bir kuyruklu yıldızın hurafelere nasıl alet edildiği, insanların galeyana getirilerek nasıl da zulümler yapıldığı ile cebelleşirken, bir de binlerce yıl önce tarihe gömüldüğü sanılan tarikatın kurtarıcısının, bir gün nurlar içinde bir gemi ile gökyüzünden inmesi için katliama başlayan bir tarikatla yüzleşecektir. Azdahak, doğu mitolojisinde başındaki yılanlarla kötülüğün ve doymak bilmez arzuların sembolüdür. Azdahak’lar ise büyük kurtarıcılarının ortaya çıkması için dünyanın kötülüğe bulanması gerektiğine inanan, acımasızlığın dozunu arttırarak bu süreci hızlandırmayı amaçlayan, sapkın inanışları ile hamile kadınları kaçıran, efendileri için kurbanlar arayan bir tarikattır. Göklerdeki bu ışığı yıllarca bekleyen bu topluluk, gökyüzündeki bu ışığın kurtarıcıyı getiren gemi olduğunu ileri sürerek gizli ayinler yapmaya başlar. Karabarut Hasan’ıyla, Sürmeli Mustafa ile emaneti Meşkure hanımıyla, Topuklu Şivanı ve daha nicesiyle soluksuz okunan muazzam bir roman olmuş.

Muhteşem bir kurgu…

Kitabın konusu çok katmanlı, merak duygusunun sürekli diri tutulduğu, şiirsel bir üslupta ve karakterleri ile güzelce zenginleştirilmiştir. Kaptan-ı derya, Şeyhü'l-İslam, sadrazamlar, defterdarlar yani Osmanlı’ya ve saraya dair her şeyi tüm incelikleri ile taşır. Ramazan ayının heyecanla beklenilişi, gelişi, hazırlıkları ve ilk iftarın açılışından, halkın mutluluğunu aktarışı, Ramazan gelmiş gibi romanın içinde hissettiriyor bizleri. Romanda yalnızca bir karakterin ya da bir halkın hikayesi anlatılmıyor, aynı zamanda insanlık tarihinin benciliği ve temel çatışmaları anlatılıyor. Felsefi derinliğiyle de İskender Pala’nın kalemine olan hayranlığımızı arttırıyor. Gönülden tavsiye ettiğim kitaplar arasındadır. Keyifli okumalar dilerim.
Yanıtla
12
2
Destekliyorum  8
Bildir
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Bilgi İçin 
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
27 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
“Anadolu topraklarından bir masal…”
Gökten üç elmanın düşmesini sabırsızlıkla ve özlemle bekler olduk yaşımız büyüdükçe. Hayatın hengamesi içerisinde anlatılan masalları unutur olduk. Ne dinleyebiliyoruz ne de anlatıyoruz artık.

Kültürümüzün önemli unsurlarından olan masallara bir yenisini ekledi Gürvardar. Okurken padişahın kızı ya da onun sevdalısı olduğunuzu hissedebileceğiniz bir kitap. Bir oturuşta da bitiyor.

Yetişkinlere çocukluk günlerini anımsatırken asıl öznesi minikler de unutulmamış. Çocuklar sadece okumakla kalmayacak, görsellerini boyarken hayallerindeki renklerle de süsleyebilecekler kitabı.

Keyifli okumalar.
Yanıtla
3
0
Destekliyorum  14
Bildir
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
26 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Etkileyici...
Kürk Mantolu Madonna, aşkın, yalnızlığın ve bastırılmış duyguların romanıdır. Raif Efendi’nin sessizliğinde hepimizin biraz kendisini bulduğu, Maria Puder’de ise özgürlüğün ve kırılganlığın simgeleştiği unutulmaz bir hikâyedir. Okumayanlar için mutlaka önerilir, okuyanlar içinse yıllar sonra tekrar okunabilecek bir eserdir.

Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna Kitabının karakterlerine genel bir bakış atarsak, Türk edebiyatının en özel ve en çok okunan eserlerinden biridir. Hem dili, hem psikolojik derinliği, hem de aşkı ele alış biçimiyle hâlâ çok etkileyici.

Roman, iki ana karakterin iç dünyasını işler: "Raif Efendi" ve "Maria Puder". Raif Efendi, dışarıdan silik, sessiz bir memur gibi görünse de, aslında içinde derin bir aşk ve hayal kırıklığı taşıyan bir adamdır. Maria Puder ise bağımsız, güçlü ama kırılgan bir kadın. Hikâye, Raif Efendi’nin gençliğinde yaşadığı büyük aşkı yıllar sonra bir defter aracılığıyla öğrenmemizle gelişir.

Karakterler çok gerçekçidir. Özellikle Raif Efendi, Türk edebiyatındaki en unutulmaz karakterlerden biridir.

- Bazı okuyucular için romanın temposu yavaş olabilir.

- Aşk anlatımı çok duygusal geldiği için bazı okurlar "abartılı" bulabilir.
Yanıtla
3
0
Destekliyorum  2
Bildir
Hezarfen
Hezarfen
Bilgi İçin 
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
20 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Türk kültür sahasının zengin bir numunesi: Kıpçaklar...
Asya tarihi adı farklı olan ama soy adı Türk olan binlerce boyun kendisini gösterdiği bir sahneyi andırır. Zaman içerisinde sahne alan Türk boylarından bazıları tarihe isimlerini öylesine iyi biçimde kazırlar ki uzun yıllar geçse dahi silinmeyen bu isimler olmaksızın bir yerde tarih yazmak güçleşir. Burada ilk aşamada ismi verenden ziyade ismi kazananın etkinliği daha mühimdir. Zira Asya ana karasından dünyanın çeşitli yerlerine uzanan bir kavmin farklı isimlerle anılması olasıdır. Önemli olan kökeninden itibaren faal olan Türk boyunun yaptıklarıdır.

Türk tarihine boyların cephesinden bakıldığında bazı Türk boylarının mensup olunan milletin geneline isim kazandıracak potansiyelle hareket ettiği bellidir. Hatta Kıpçaklar ismiyle müsemma Türk boyunun Asya ve Karadeniz’in kuzeyindeki etkinliği hesap edildiğinde Türklerin günümüzdeki isminin Kıpçak olabileceğini düşünmek bile olasıdır. Bunun bilincinde olan Kazak Bilim İnsanı Sercan M. Ahincanov Kıpçakların üzerine yaptığı uzun soluklu araştırmalarının sonucunda “Kıpçaklar- Türk Halklarının Katalizör Boyu” isimli eserini kaleme alır.

Öncelikle eserin ismi dikkat çekicidir. Kıpçaklara sıfat olan katalizör kelimesi kimyada kullanılır. Katalizörler kimyasal tepkimelerde görev yaparak tepkimenin hızını arttırıp kimyasal yapıda değişikliklere neden olurlar. Bu açıdan düşünüldüğünde Kıpçakların Asya’daki milletlerin çatışmasında reaksiyona girip olayların çehresini değiştirdikleri yorumu yapılabilir. Ayrıca kendi mensubu oldukları milleti de reaktif hale getirerek tetikleyici bir aktiviteyle görev yaptıkları da rahatlıkla düşünülebilir. Aslında Kıpçak tarihine kabaca bakıldığında “katalizör” kelimesinin ilgili boya ne kadar münasip olduğu da görülür.

Ahincanov, Kıpçakların tarih içindeki etkinliğine bilakis şahit olduktan sonra bilimsel çalışmalarını yürütme safhasında bu Türk boyunu kendisine hedef almış olmalıdır. Ayrıca Kazak olan yazar Kazakistan tarihinde önemli bir yeri olan bu Türk kavmi üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırarak memleketine hizmeti şiar edinmiştir. Bununla birlikte yazarın Rus ilim çevresinde yetişmesi, eğitimini bir Rus üniversitesinde tamamlaması bazı eksiklikleri görmesine yol açmıştır. Zira Kıpçaklarla ilgili yazarın araştırmasına kadar yapılan çalışmaların sadece Rus- Kıpçak ilişkileri kapsamında kalması yazarın fark ettiği ilk eksikliktir. Bu eksikliği gidermek kastıyla hareket eden Ahincanov Kıpçakların sadece Rus sahasında değil, Asya’nın genelinde aktif bir kavim olduğunu ispatlamaya çalışır. Aslında yazarın bu çabasının ilk nüvesi ilim camiasına kazandırdığı tezidir. Ahincanov’un 1973 yılında sunduğu tez Kıpçak- Harezm ilişkilerine dairdir.

Öncelikle yazar beş bölümden oluşan eserinin birinci bölümünde Kıpçaklarla ilgili -başta Pers, Arap, Doğu Avrupa, Ön Asya olmak üzere- kaynakları irdeleyerek başlar. Hangi kavim olursa olsun bir araştırmada ilgili kavmin isminin geçtiği yere im koyulması ve eldeki izlerin takip edilmesi bilimsel açıdan zaruridir. Kıpçak sahasını ziyaret eden seyyahlar, devletlerin resmi tarihleri, vakayinameler ve dönemin önemli eserleri yazar tarafından es geçilmeksizin incelenir. Kritiği yapılan bu eserlerdeki Kıpçak izleri etnik çözümlemenin yapılmasında kullanılır. Etnik sorunlara yönelen araştırmalar tali olarak başka sorunların da çözülmesini sağlar.

İşin ilginç tarafı Ahincanov Kıpçakların kaynaklarda görünümünü ortaya koyduktan sonra döneminde ve öncesinde yapılan çağdaş araştırmaları birbirleriyle mukayese ederek Kıpçaklarla ilgili sorunları tartışma ortamına çeker. İlmi yaklaşım açısından resmin tamamını gösteren bu tutum, Kıpçak tarihiyle ilgili önemli mülahazaları da görünür kılar. Sunulan onomastik, kültürel ve linguistik veriler üzerinden yapılan çıkarımlar sayesinde Kıpçak tarihi daha da netleşir. Misal kaynaklarda ismen farklı olan bir kavmin Kıpçak bağlantılarının ortaya koyulması bilimsel keşif değeri taşımakla birlikte kabul edilen tarih algısı üzerinde kırılmalara neden olur.

Ahincanov, Seyanto (Batı Göktürklerin yıkılmasından sonra bölgede görülen Türk grupları) Kıpçak ayniliğini ortaya koymakla birlikte eserinin ikinci bölümünde Kaylar, Kumosiler, Kimaklar üzerine yoğunlaşarak ilgili kavimlerin Kıpçaklarla ilgisini irdeler. Adı geçen kavimleri Kıpçaklarla ortak paydada birleştiren etmenler bir kavmin ismen farklı görünebileceğini ama benzeşen kültürel kodlarla tanımlanabileceğini kanıtlar. Özellikle bu bölümde anlatılan Kimaklar ortaya çıktıkları coğrafya, göç yolları, yayılımları, etnik kökenleri, etnolojik özellikleri vb. anlatılarıyla ayrı bir kitaba konu olacak şekilde detaylı kaleme alınırlar. Sunulan verilerin ışığında birleşen bilgi parçaları bir Türk boyunun kaynaklar ışığında coğrafyada takibini mümkün kılar. Zaten üçüncü bölümde yazar Kıpçakların 9 ve 11. yüzyıllar arasındaki hareketlerini göstererek bir kavmin coğrafyasıyla nasıl bütünleşebileceğini kanıtlar. Zira eserde sıkça zikredilen toponimler (yer adları) Kıpçak boylarının hareketine delil olur.

Belirli bir coğrafyadaki uzun süreli hareketlilik, o yerin adının, belirli bir kavmin ismiyle anılmasını sağlar. Kıpçak Çölü diyebileceğimiz Deşt-i Kıpçak bu tarz bir etkiyle oluşur. Kıpçaklar her ne kadar çağdaşlarına nazaran büyük bir devlet organizasyonuyla ortaya çıkmasalar da Türk devletlerinin idari ve askeri teşkilatlarında söz sahibi olmuşlardır. Bunun en iyi örneği Harezmşahlardır. Bu nedenle eserin dördüncü bölümü, Harezm-Kıpçak ilişkilerine ayrılmıştır. Yazarın özel uzmanlık konusunu oluşturan bu kısımda Harezm-Kıpçak ilişkileri en ince ayrıntısına kadar ele alınmıştır. Siyasi tarih diyebileceğimiz bu kısımda Kıpçakların Asya kıtasındaki etki güçleri ve devlet içindeki devlet şeklinde görülen yapılanmaları izah edilmiştir.

Eserin son bölümü ise; Kıpçakların Moğol istilasından önceki sosyo-kültürel yapıları ve idari teşkilatlarına ayrılır. Kıpçakların ekonomilerinin merkezine oturan üretim şekilleri ve zanaatları bu kısımda izah edilir. Ticaret yollarının kesişim alanında faaliyet gösteren Kıpçakların yerleşik ve göçebe olarak hızlı hareketleri onların iktisadi manada aktif olmasını sağlar. Buradan hareket eden yazar ticari bağlantılar, para ve emtia ilişkileri isimli alt başlıkla Kıpçakların sadece askeri özellikli bir kavim olmadıklarını kanıtlar. Ayrıca bu bölümde din, gelenek ve devlet teşkilatı isimli alt başlıklarla Kıpçakların Türk kültür sahasının zengin bir numunesi olduğu ortaya çıkar.

Eserin iyi bir kaynakçanın ürünü olduğu barizdir. Ama yine de sadece Rus ilmi sahasının hakimiyeti eserde kendisini hissettirmektedir. Buna rağmen yazarın birincil kaynaklara bağlılığını kitabın genelinde hissetmek mümkündür. Ayrıca Divan-ı Lügat-i Türk’ün yazar tarafından iyi bir şekilde sindirildiği, kaynak olarak etkin kullanımından anlaşılmaktadır. Fakat buna rağmen Kıpçak literatürü için çok önemli bir eser olan Codex Cumanicus’a değini yoktur. Batılı oryantalistlerin bölge ile ilgili araştırmalarının da eserde yer kapladığı söylenemez. Her şeye rağmen eserin kaynak niteliğinden pek bir şey eksilmez. Zira sunulan tezler, konu odaklı teferruatlı bilgilendirmeler, tartışmalara yeni boyut kazandıran anlatımlar ve özgün sunumlar eserin zengin yönleri olarak öne çıkar. Bunlarla beraber eserin çevirisinin de iyi yapıldığını belirtmekte fayda var. Türk tarihi açısından iyi bir rehber olabilecek bazı eserlerin kötü çeviriden dolayı anlaşılmaz vaziyete geldiği malumdur. Bununla beraber eserin ilmi açıdan zengin olmasına karşın resim ve harita yönünden zayıf olduğu belirgindir. Zira anlatılan coğrafyalar, göç yolları ve kavimlerin Asya üzerindeki yerleşimi düşünüldüğünde harita ile sunumun zarureti söz konusudur. Oysaki eserde harita ve fotoğraf kullanılmamıştır.

Sonuçta, çok geniş bir coğrafyaya yayılmış bir milleti meydana getiren boylardan biri mercek altına alınmıştır. Kıpçakların etkisini ve gücünü kanıtlaması açısından kurdukları Memluk Devleti iyi bir örnektir. Devlet oluşturma kabiliyetini haiz bir grup Kıpçak askerinin Mısır gibi -anavatanlarına uzak -bir coğrafyada meydana getirdikleri siyasi oluşum Kıpçakların tarihi etkinliğini kanıtlayan bir numunedir. Bu şekilde dünya tarihinde kendisini gösteren ve Türk tarihi için yüksek önemi barizse bir boyun es geçilmeksizin tüm yönleriyle araştırılması gerekir. Günümüzdeki araştırmalar memnuniyet verici olsa da halen beklenenin altındadır. Ahincanov Kazak boyuna, Kıpçak Kavmine ve hepsini kapsayan Türk milletine karşı bu eseriyle ilim insanı olarak görevini layıkıyla yapmıştır. Dileriz benzer çalışmalar artar.

Yanıtla
3
0
Destekliyorum  2
Bildir
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
19 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Tarihten günümüze girişimcilik yolculuğu
Girişimciliğin tarihçesi, insanlık tarihi kadar eskiye dayanır. Girişimcilik ekonomik, toplumsal ve teknolojik değişimlere paralel olarak evrim geçirmiştir." Nasıl Girişimci Olunur?" kitabı, girişimciliğe ilgi duyanlar için rehber niteliğinde yazılmış, sade ve motive edici bir eser. Genellikle bu tür kitaplarda yer alan teorik bilgiler yerine, uygulanabilir pratik önerilere odaklanmasıyla öne çıkıyor. Yani yazar, teoriden çok pratiğe ve kişisel gelişime odaklanarak okuyucunun iç motivasyonunu artırmayı amaçlıyor. Kitapta sadece iş kurmanın teknik aşamaları değil; girişimcilik ruhu, hayal kurma cesareti, başarısızlık korkusu gibi konular da etkili bir dille ele alınıyor. En güçlü yönlerinden biri, dili oldukça sade tutması. Karmaşık terimlerden uzak, herkesin anlayabileceği bir dille yazıldığı için hem genç okuyucular hem de iş dünyasına yeni girenler için erişilebilir bir kaynak. Bu yönüyle "nasıl girişimci olunur" sorusuna teorik değil, yaşamın içinden yanıtlar veriyor.

Kitapta öne çıkan bir diğer unsur ise, gerçek girişimci örnekleriyle okuyucunun ilham almasını sağlaması. Türkiye’den ve dünyadan çeşitli başarı ya da başarısızlık öyküleriyle, girişimciliğin sadece başarıdan ibaret olmadığı, deneme-yanılma süreci olduğu da açıkça anlatılıyor. Bu da okuyucunun, hata yapmaktan korkmadan adım atmasını teşvik ediyor. Ancak eleştirel bir bakışla değerlendirirsek, kitap ileri düzey girişimciler ya da iş dünyasında deneyimli kişiler için fazla yüzeysel kalabilir. Finansal planlama, yatırım alma süreçleri, ölçekleme gibi konulara çok derinlemesine girilmiyor. Daha çok "mental hazırlık" ve ilk adım rehberi gibi düşünülmeli. “Nasıl Girişimci Olunur?” özellikle girişimciliğe yeni başlayanlar veya bu alanda motivasyona ihtiyaç duyanlar için değerli bir kitap. Hem zihinsel engelleri aşmak hem de ilk somut adımları planlamak için etkili bir yol haritası sunuyor. Yeni fikir arayışında olan ya da girişimci olmak isteyip de nereden başlayacağını bilemeyen herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir kitap diyebiliriz.

Yanıtla
2
0
Destekliyorum  1
Bildir
Kitapkurdu
Kitapkurdu
Bilgi İçin 
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Bilgi İçin 
17 Haziran 2025
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Akıcı ve Beklenmedik Şekilde Derin
İlk düşüncem: kitabın adı neden sarı yüz? başlamadan hiçbir yere oturtamadım ancak olay örgüsünde makul bir yere oturuyor. Dipnottan aktarıyorum: kitabın da orijinal adı olan yellowface İngilizcede genellikle bir gösteri dahilinde doğu asyalı insanlar gibi görünmek için yapılan makyajı ifade etmektedir.

Havuz başında okunabilecek bir kitap mı: kesinlikle evet.

Hatta zaman sıkıntınız yoksa bir solukta bitirmeniz mümkün; dili sade, hikaye akıcı.

Yazar olan kahramanımız, yanında hayatını kaybeden bir başka yazar arkadaşının (Athena) yayımlamamış olduğu kitabını düzenleyip tamamlıyor ve yayınlıyor. Haliyle popülerlik basamaklarında ve çok satanlar listesinde ilerlerken, hayatı hep Athena’nın gölgesinde devam ediyor, tüm bu süreçte bütün içsel çatışmalarını takip ediyoruz. Her ne kadar popcorn bir kitap gibi dursa da karakter derinliğini sevdim. Yazarın yolculuğu sırasında, geçmişten gelen bilgilerle, konuya farklı açılardan bakıyoruz. Ahlaki açıdan farklı cephelerden yorumlamalar mümkün ve yazar bu noktada bizi yeterince yönlendiriyor.

Romanın arka planında tüketim toplumu, sosyal medyanın (bütün toksikliğiyle) hayatımızdaki yeri, woke kültürü, iptal kültürü (cancelling), hatta gizli ve açık ırkçılık gibi temalar işleniyor. Tüm bu eleştiriler öyle kuru kuru veya didaktik değil, hikâyenin akışı ile ortaya çıkmakta. Bu da kitabı keyifli bir yaz okumasından belki bir parça ileri taşıyor.

Kısacası kitap hem akıcı hem de düşündürücü; bir yandan sizi içine alıyor, bir yandan bitirdikten sonra kafanızda bazı sorular bırakıyor.
Yanıtla
35
13
Destekliyorum  24
Bildir