Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

SEREF Aydin Tarafından Yapılan Yorumlar

25.02.2006

Şu Çılgın Türkler adlı bu kitabı uzun bir zamandan beri okumak istiyordum. Nihayet kalın olmasına da aldırmadan başladım ve 7-8 gün gibi bir sürede bitirdim. Okuduğuma deydi doğrusu. Aslında milli mücadelenin kazanılması sırasında yaşanan zorlukları iyi kötü biliyoruz. Yalnız bazı şeyleri bu kitaptan öğrendiğimi de itiraf etmeliyim. İnebolu'nun mücadelede bu kadar yerinin olduğunu bilmiyordum doğrusu. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü ve azmi bir kez daha ortaya konuyor. Bunlar çok güzel şeyler. Bu toprakları kazanmanın bedelinin çok ağır olduğu kesin. Keşke bütün gençlerimiz bu duyarlılığı gösterse de Anadolu topraklarını bugün göz göre göre başkalarının işgaline bırakmasak. Kanla sulanan, uğrunda çok canlar verilen bu topraklar o kadar kutsal ki, yabancılara toprak satışlarını duyunca içim sızlıyor. Bunları iyi düşünelim ve artık kendimize gelelim. Biz kökleri çok eskilere dayanan bir milletin torunlarıyız. Atalarımıza layık olmalıyız. Yazarını da kutlamak lazım. Bu kadar araştırma gerçekten çok mükemmel.
19.01.2006

Orhan Kemal'in "Cemile" adlı bu romanını kısa bir sürede keyifle okudum. Akıcı ve sade bir dili var. Bunun yanında küfürlü ve argo sözler de yok değil. Tasvirler çok canlı ve gerçekci. Olayların anlatılmasında ise biraz yapmacıklık hakim gibi geldi bana. Fakir insanların hayatını okurken o kadar canlı tasvirler yapılmış ki etkilenmemek mümkün değil. Sefiller'deki sahneleri hatırlatıyor. O günleri öğrenip ders almak için de okunabilecek bir eser.
29.07.2005

Attila İlhan’ın şiir kitaplarını bugüne kadar hiç okumamıştım. O’nu yalnızca birkaç şiirinden tanıyordum. Özellikle “Ben Sana Mecburum” şiirini okumuş ve duymuştum. Gerçekten güzel bir şiir. “Ben sana mecburum bilemezsin, Adını mıh gibi aklımda tutuyorum, Büyüdükçe büyüyor gözlerin, Ben sana mecburum bilemezsin, İçimi seninle ısıtıyorum.” Dizelerine hayran kalmamak mümkün değil. “Ayrılık Sevdaya Dahil” adlı kitabındaki şiirler de çok güzel. Bugüne kadar okumamakla büyük bir eksiklik yaşadığımı yeni anladım. Şiirlerinde kullandığı dil çok sade ve duru. Türkçe’nin en güzel örnekleri. “Pencerede unutulmuş yaşlı adam, gözleri yorgun, saçları ak, ağzı kötümser. Kimin yolunu bekler, ölümünden başka.” Yaşlılığın ölüm ile olan yakınlığını ve beklenen sonu sade ve yapmacıksız ne güzel ifade ediyor. “Kapıyı açık bırak, hiç kimse görmese de belki birisi gelir elsiz ayaksız, varla yok arası, hanidir bekliyorum” gibi yalnızlığı anlatan şiirleri ile okunmaya değer. Bundan sonra daha sık okuyacağım bir kitabım olduğu için mutluyum.
29.07.2005

"Han Duvarları"nda her biri birbirinden güzel şiirler var. "Gönlümün yok niyeti, Açılmak için sana. Çektiğim eziyeti, Yüzümden anlasana." dizeleriyle ne güzel anlatıyor aşkına bulamadığı karşılığı. "Sakın bir söz söyleme, yüzüme bakma sakın! Sesini duyan olur, sana göz koyan olur. Düşmanımdır seni kim bulursa cana yakın, Anan bile okşarsa benim bağrım kan olur." şiirin bilmeyenimiz yoktur herhalde. Sevgi o kadar yüce bir duygu ki şairin sevgilisine olan aşkını dile getirdiği şiirinde "Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun." diyerek duygularını beddualarla ifade ediyor. Aşk yaşanır, ama anlatılamaz derler. Faruk Nafiz aşkı hem yaşamış hem de inanılmaz duygularla anlatmıştr. O'nu her şiiri ayrı bir duygu yüklüdür. Mehmetçiğe yazmış olduğu kasidedeki epik duygular ya da Ali adlı şiirindeki "Namluna dayanır yola dalarsın, Duruşun, bakışın yaman be Ali" diye devam eden hayranlık duyguları başka türlü daha güzel anlatılamaz. Çoban Çeşmesi ile Han Duvarları şiirleri ise en meşhur şiirleri şairin. Bugüne kadar Türkçe ve Türk Dili Edebiyatı ders kitaplarında çoğunlukla yer almıştır bu iki şiir. Hemen hemen hepimiz okul sıralarında çoban çeşmesinin uzaktan uzağa akışını ve dağlara ne söylediğini hayal etmeye çalışmışızdır. Çoban Çeşmesi bütün aşıkların çeşmesidir şaire göre ama, artık eski aşklar kalmamıştır. Kerem ile Aslı ya da Ferhat ile Şirin aşkları artık yaşanmamaktadır. Şair özlemlerini dile getirir bu şiirinde. "Han Duvarları" ise bir roman ya da bir masal edasındadır. Okurken kendime her zaman bir hikayenin içinde bulurum. Orta Anadolu'dan başlayan bir yolculuk, bir ayrılığın hikayesidir, bir arayıştır Han Duvarları. Vardığı her handa karşısına Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ın dizeleri çıkar. Onun macerası şairimizin macerası olur, merakla ilgiyle takip eder, sonu dramatik biten bu yolculuğu. Han Duvarları; Türk Edebiyatının ölmez şiirlerinden biridir. Onun üzerine ne söylense azdır. En güzeli fırsat buldukça açıp okumak.
22.07.2005

Dostoyevski setinde belki en ilginç olan kitap "Yeraltından Notlar" olmalı. Aslını sorarsanız diğer iki kitabı pek beğenmemiştim. Bu kitabı okuduktan sonra; kitapları okuma sıralamasından bir hata yaptığımı düşünüyorum. Önce bu kitabı okuyup, sonra Ev Sahibesi ve Beyaz Geceleri okusaymışım diğerlerini de belki sevebilirmişim. Aslında Dostoyevski'nin hayata ve insanlara bakış açısını farklı yollardan anlattığı bir kitap. Konuyu işleyişi gerçekten çok ilginç. Kitabın daha henüz başında iken "Ben aksi bir ihtiyarım, beceriksizim, iyiyim, kötüyüm gibi..." daha bir çok sözlerde neden o şekilde düşündüğünü, gerçek söyleyip söylemediğini anlamamıştım. Kitap ilerledikçe Dostoyevski'nin bunları neden söylediği anlaşılır hale geldi. O'nun sosyal hayata bakış açısı ile bizim bakış açımız arasında zaman zaman büyük benzerlikler olduğunu görüyorum. Aslında yazarın düşündüklerini çoğu zaman hissediyoruz. Yalnız bunları O'nun ifade ettiği şekliyle ifade etmiyoruz ya da edemiyoruz. Bu kitabı okuduktan sonra "Suç ve Ceza"yı yeniden okumak gerektiğini düşünüyorum. Raskolnikov'un olağanüstü yaşadığı olayları ve psikolojiyi oluşturan Dostoyevski'nin iç dünyası değil mi? Bundan sonra bizim için daha tanıdık.