Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

SEREF Aydin Tarafından Yapılan Yorumlar

12.07.2005

Türk Edebiyatında şiir çok farklı kollardan gelişmiş. Tasavvuf şiirleri, halk şiirleri, divan şiirleri, hece ile ya da aruz ile yazılanlar, kafiyeli olanlar ya da serbest olanlar. Kategorileri artırmak mümkün. Orhan Veli ise bunlara bambaşka bir şiir tarzı eklemiş. Garip akımı ve onun çevresinde gelişen garip şiirler. Aslında bazılarının şiir bile olup olmadığı tartışılabilir. Hani bir şiiri var: “Bir taş attım ağaca, Düşmedi taşım, Düşmedi taşım. Taşımı isterim, Taşımı isterim.” Bunun yanındı, O’nun “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı…” diye başlayan şiirini ise bilmeyen çok azdır herhalde. Aslında şiiri; içe doğan duyguları sözcüklere kimi zaman farklı anlamlar yükleyerek dile getirmek şeklinde tanımladığımızda elbette söylenecek bir sözümüz kalmaz. Orhan Veli; işte böyle bir anlayışın ürünü olarak şiirlerini yazmıştır. O’nun için kafiye ya da şiirde şekil çok da önemli değildir. Önemli olan anlatılmak istenendir, ne şekilde anlatıldığı değil. Ne güzel söylüyor bir şiirinde: “Pencere, En iyisi pencere, Uçan kuşları görürsün, Dört duvarı göreceğine.” Hapishanedeki duygular herhalde en güzel bu cümlelerle dile getirilebilir. Orhan Veli bütün hayatı boyunca farklı olmak istemiştir. Bunu şiirlerinden ve poetikasından da anlamak mümkündür zaten. Kısacık ömrüne bu kadar şiir sığdırmış garip bir şairdir “O” ve şiirleri de gariptir; ama, gerçekten güzel şiirler.
12.07.2005

Aslında bu tür kitapları daha çok okumalıyız. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü daha yakından tanımanın yolu O'nun hayatına dair kitapları, anıları okumaktan geçecektir. Türk Dil Kurumu bu konuda gerçekten güzel hizmetler veriyor. Atatürk'ten anıların toplandığı bu kitapta çok ilginç anılar var. Ata'nın ne kadar şakacı olduğunu ya da gençliğinde ticaretle uğraşmak için annesinden aldığı bir miktar parayı batırdığını kendi dilinden öğreniyoruz. Atatürk'ün kişiliğini, devlet adamlığını, millet sevgisini, kahramanlıklarını ve cesaretini anlatan çoğunu duymadığımız güzel anılar.
12.07.2005

"Kayıp Kentin Yakışıklısı"nda Yılmaz Erdoğan'ın kendi yaşantısını anlatan şiirler var. O'nun hayata bakışını, sevdalarını, siyasi düşüncelerini, kızına olan sevgisini bulmak mümkün. Güzel şiirler var içlerinde gerçekten. Kimi zaman da şiir mi, düz yazı mı dedilebilecekler var. Yılmaz Erdoğan ya da başka bir söyleyişle Mükremin Ağbi televizyonda güldürürken şiirleriyle de düşündürmeye devam ediyor. "Artık zaman bile yetmiyor, yaşadığımızı sanmaya..." diyor bir şiirinde; nasıl yaşadığımızı anlatıyor aslında bu şiirler.
12.07.2005

"Yol Palas Cinayeti" adlı bu küçük roman Halide Edip Adıvar'ın eserleri arasında kanaatimce en farklı olanı. Diğer eserlerinden ayrılma noktası konusudur sanırım. Halide Edip, bilindiği gibi milli mücadele döneminin ve Kurtuluş Savaşımızın edebiyata aktarılmasında çok büyük rol oynamış ve mücadelede bizzat halkı yüreklendirici konuşmaları ve yazıları ile yer almıştır. Yol Palas Cinayeti'nde ise adından anlaşılacağı üzere bir cinayeti konu almıştır. Okurken kendimi zaman zaman Agatha Cristina romanlarında buldum. Yazarın katilin ruh halini ele alışı ve onun cinayeti işleme sebebini açıklaması ise daha ilginç. Bu yönüyle psikolojik roman özelliği kazanmış. Ayrıca dönemin sosyetik hayatına değinmesi ve doğu-batı karşılaştırmalarını yapması açısından okunmaya değer bir eser. Üzüldüğüm bir noktayı eklemek istiyorum, ne yazık ki edebiyatımızda bu eserler yeni kuşaklara tanıtılamıyor ve okunmaları sağlanamıyor. Türk Edebiyatının bu unutulmaz eserlerini Türk gençlerine tanıtmak için daha çok çalışmak gerekiyor galiba.
11.07.2005

Orhan Pamuk'un eserlerini keyifle okuyorum. "Sessiz Ev"adlı bu kitabını bundan yedi, sekiz yıl kadar önce okumuştum ve çok beğendim. Yalnız diğer eserleri kadar etkileyici bulmadım. Birbirinden farklı düşüncelere sahip üç kardeşin dedelerinin tam yetmiş yıl önce hazırladığı bir ansiklopedi çevresinde yaşadıkları ilginç olaylar. Yazarın olayları kurgusu çok güzel. Zaman zaman yaptığı tasvirler ile okuyucu kendini kitabın içinde bulabiliyor. Orhan Pamuk roman konusunda usta olduğunu her fırsatta gösteriyor. Konusu açısından yazarın siyasi bir takım düşüncelerini anlattığı bu kitabında da tam anlamıyla objektif olmasa da en azından öyle olmaya çalıştığını düşünüyoruz. Roman okuyucusunun sıkılmadan okuyacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.