Toplam yorum: 3.083.740
Bu ayki yorum: 3.422

E-Dergi

seyyah1657 Tarafından Yapılan Yorumlar

28.12.2012

İrlandalı bir öğretmenin anıları..Üslup akıcı,bir sürü olay,yer yer yararlanılabilecek tecrübeler...Ancak sonuç sıfır; bazı öğrencilerin,velilerin hatta çok kere yazarın kendisinin bile söylediği bir gerçek var bu yaşamda,başarısız bir öğretmen...sık sık kendi hikayesini anlatması çocuklara,yemek tariflerini müzik eşliğinde okumaları, piknik yapmaları,sinemaya gitmeleri vs. hiçbiri devraldığı sınıfı bir adım öteye götürmekte bir işe yaramıyor...görevi ingilizce öğretmek,ama bunu başarabildiğine yönelik bir şey görmüyoruz bu anılarda.
28.12.2012

Bildiğimiz hikaye,adım adım...yazar cümleleri,tasvirleri,ruh tahlilleriyle zenginleştirmiş...
'züleyha'nın gelecek zamanlara seslenmesi' başlığında züleyha ile diğer aşk hikayelerinin kahramanları arasındaki fark anlatılmış,burada çizilen züleyha portresi çok acıklıydı...züleyha'ya göre onlar fethetmeyi değil fethedilmeyi bekleyen kalelerdir.Züleyha yükselmek için düşen,arınmak için kirlenen,çıkmak için batandır...tüm hikayelerde yanan kül olan,aklını yitiren,aşkı için olmadık zahmetlere katlanan erkek iken,kadın hanım hanımcık,çaresiz ve lekesizdir...oysa Züleyha'nın kaderinde peşinden koşulan değil koşan olmak vardır,o, Yusuf'un gömleğini boydan boya yırtandır,o,aşkı yüzünden kınanandır...
onun adıyla leyla'nın,şirin'in,aslı'nın arasında gökler ve yer arasında olduğu kadar mesafe vardır.
Ayrıca Yusuf'un dilinden BİSMİLLAH,MERHABA ve EFENDİM GAZELLERİ başlıklarındaki şiirlerde de müthiş coşkun mısralar var.Hasılı onca bilinmişliğine rağmen yazıcı hikayeye tat verebilmiş.

28.12.2012

Yazarın en anlaşılır,en rahat okunabilir kitabı zannımca…Be’nin Noktası,Şeb-i Yelda,Yol Hali,Çünkü Bir Kent Görkeminin Zirvesinde Vurulur,Ben de Bu Şehirliyim ve Gece Dersi olmak üzere 6 başlıkta toplanmış yazılar.

Birinci bölümde yazın ve sinema tarihinin bazı isimleri; ikinci bölümde Sarıkamış,ülkücüler,doğal felaketler,savaş gibi konular; üçüncü bölümde yaptığı geziler,dördüncü bölümde troya,beşinci bölümde memleketi Trabzon,hatıralar; altıncı bölümde de verdiği dersler,öğrencileriyle ilgili anıları anlatılmış.

Baştada dediğim gibi diğer denemelerine nazaran yazar burada daha çok bizden,içimizden biri.Farklı olacağım diye zorlamamış kendini,süsten,anlaşılmaz sözcüklerden kurtarmış kendini.Anlatım sürükleyici ve samimi.

Yazmak dürtüsü bazen insanın çileden çıkarır. Yazmak zorunda kalmak o kadar ağır gelir ki insana, ölüm bile bir hiç olur o zaman insanın gözünde. O an elinde kalem varsa... Aklına ne gelirse yazarsın. Birilerinin o yazıyı okuyacağı hiç de umurunuzda değildir. Yok, edebi imiş, yok imla kuralları, yazı kendini okuyucuda buluyormuş bunların hiçbiri umurunuzda değil. Öylesine yazadurursunuz umutsuzluk durağında. işte o satırlar küçük bir kesit; 'Uçak ve müze biletlerimi saklamıyorum. Arkasına tarih atmıyorum hiçbirinin, bir cümle yazmıyorum. Kuru bir yaprak iliştirmiyorum takvimlere. Nerde kaç gün, kaç gece kalmışım. Sağa sola bıraktığım harfleri sökemiyorum. Birleştirip heceye geçemiyorum. Çok sıkıldım artık ben. Kalem değiştiriyorum' (S:127)
28.12.2012

Yaradılış,itaat,isyan,nefis,şeytan,kibir,aşk,pişmanlık...güzel bir hikayeydi,özellikle Adem'in yaptıklarını sahiplenmesi ve Kabil'in başkaldırısı ile vicdan azabının anlatıldığı bölümler çok hoşuma gitti.
28.12.2012

Yavuz Sultan Selim'le Şah İsmail'in hikayesi..Benzer özelliklere sahipler,kayıtsız şartsız egemenliği elinde bulundurma isteği,sert mizaç,deha,yiğitlik..İkisi de Türk,ikisi de Müslüman...biri Şii,biri Sünni..Olaylar kahramanların ağzından anlatılıyor.Kamber can (Şah'ın yeğeni) ,Aka Hüseyin,Aka Hasan (ikizler..biri Yavuzu'un biri Şah'ın en yakın adamı)
Gülizarbegüm(şah'ın eşi) ,Taçlı(Bihruze,şah'ın ikinci eşi; çocukluk aşkı Ömer'e aşık,şah'a eşlik yapmıyor,dünya güzeli)

Şah İsmail'in Anadolu topraklarında yürüttüğü Şiilik propagandası,sarayın bunlara göz yumması,yönetimin vezirlere bırakılması,Sultan'ı rahatsız ediyor,yönetimi babasından kayınpederi olan Kırım Hanı'nın da desteğiyle zorla alıyor ve Şah üzerine sefere çıkıyor.4 ay kadar süren ve askerde bıkkınlık yaratan zorlu bir yolculuk sonunda Çaldıran'da Şah'la savaşıyor ve yenilmez hükümdara acı bir mağlubiyeti tattırıyor.Şah canını zor kurtarıyor,üstelik Taçlı'yı da savaş meydanında bırakıp kaçıyor.Bu yenilgi ve eşinin esir edilişi şah'ı yıkıyor,içine kapanıyor,devlet işlerini ihmal ediyor,eski şeyhlik ruhuna bürünüyor.Buna rağmen devletinin acemlerin eline geçecek olmasının da kaygısını yaşıyor ve o günlerde bile acem kimliğini öne çıkarıp yayılımcı bir politika izleyen yöneticilerin başlarını almaktan da geri durmuyor.

Yavuz zaferinden sonra bir müddet bölgede kalıyor,sünni kimliğin yok edilmeye çalışıldığı coğrafyada yeniden bunu canlandırıyor,imar faaliyetlerini gerçekleştiriyor ve dönüyor.Akabinde Mısır üzerine gerçekleştirdiği sefer neticesinde Ridaniye Savaşı'yla bölgeyi hakimiyetine alıyor ve halifeliğini ilan ediyor.Sultan Selim, Mısır Seferi'nden sonra Batı Seferi'ne başlamak amacıyla veziriazamı kapıkulu askerleriyle Edirne'ye göndermiş, sonra kendisi de Ağustos 1520'de Edirne'ye doğru yola çıkmıştır.Bu sefer sırasında da sırtında çıkan bir çıbandan dolayı vefat etmiştir.Ölüm haberi Şah'a ulaştığında Şah Selim'in büyüklüğünü dile getiriyor ve onun için rahmet diliyor.Daha sonra Şah da vefat ediyor.

Olay ana hatlarıyla bu,üzerinde durulacak bir sürü şey var; lakin onları bir sıra içinde verecek ben de hafıza yok.Okunursa kitap pişman olunulmayacağından eminim..Kitabın en güzel yerlerinden biri de Kamber Can'ın sevgiyi sorguladığı yerler. Şah'ın Taçlı'ya aşkı,yavuzla şah'ın mektuplaşmaları,şiirler vb. güzel şeyler var işte.