Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

KY-138843 Tarafından Yapılan Yorumlar

12.08.2013

Yaklaşık 6 yıldır devam eden Ergenekon davasının sonuç arifesinde okuduğum bir eser Pusu… Ahmet Şık, özellikle takip ettiğim bir gazeteci değil. Ancak kitap okuma konusundaki karar prensibim özellikle takip ettiğim yazarların kitaplarını okuma üzerine kurulu değil. Bu sebeple Pusu eserini satın alırken herhangi bir tereddüdüm olmadı. Okuyup bitirdiğimde de bir pişmanlık yaşamadım. Pusu, son yıllarda belki hepimizin duyduğu, birçoğumuzun “Hadi canım, komplo bunlar, çekemiyorlar, inanma” diye burun kıvırdığı F.Gülen cemaatinin devlet içindeki gücünü çok sesli dile getiren en önemli eserlerden biri. Ahmet Şık bu gücün nerelere kadar uzandığını okuyucuya çok net anlatıyor eserinde. Eser kesinlikle çok titiz hazırlanmış. Hazırlanış sürecinde basılmadan yazarı hakkında başlatılan soruşturma eserin yayınlanmasını engelleyememiş. Bu hali ile de değerli bir eser. Kitapta beni tatmin etmeyen tek şey F.Gülen cemaat yapılanmasını anlatırken Ahmet Şık’ın farkında olarak ya da olmayarak Ergenekon davasının avukatlığı rolünü de üstlenmiş olması. Gerçi haksız bir şekilde Ergenekon davası kapsamına sokularak içeri alınan bir yazarın bu rolü üstlenmesi de çok fazla yadırganamaz. Ama bu dava kapsamında yargılanan herkesin bir cemaat komplosunun kurbanı olduğunu da bana kimse anlatamaz. Pusu, önemli bir konuya değiniyor ve okunmaya değer. Eserde dikkatimi çeken bir hatayı da paylaşmak istiyorum. Bu hata kötü bir niyet olduğunu düşünmesem de son bölümdeki F.Gülen cemaatinin fişlemesi olarak iddia edilen listenin çokça tekrarlanmış olması. Yani aynı kişiler ve detaylar farklı sayfalarda tekrar tekrar önünüze geliyor ve ister istemez fişleme bölümü gerçeğinden daha fazla hacim kaplıyor. Bunun ilerleyen basımlarda düzeltilmesi kötü niyet olmadığını ve kerhen yapılmış bir hata olduğunu da kanıtlayacaktır diye düşünüyorum.
10.07.2013

Çok sert… Evet, yoruma bu ifade ile başlamakta beis görmüyorum. İhsan Eliaçık ile son dönemlerde medyada sıkça görmemin dışında, İslam dinini farklı boyutta yorumlayan bir yazar olarak ilk tanışma eserim. Bugüne kadar bahsedilen dinin dışında söylemleri ve eleştirileri var. Bu nedenle kitap ismi de anlamlı. Düşüncelerinin yorumlarının geneline katıldığımı söylemeliyim. Ama katılmadığım noktalar da var. Sayın Eliaçık İslam dinini yorumlarken içinde barındırdığı kültürü es geçiyor. Örneğin siz büyük şehirde yaşayıp tatil zamanı köyünüze memleketinize gittiğinizde, yaylalara çıktığınızda yöresel kıyafetleri giymekten zevk alırsınız. Bu geçmişe dair bir vefadır. O kıyafetleri giymeden de orada bulunabilirsiniz. Ama geçmişin o tadını kavramak için isteyerek giyersiniz bu kıyafeti. Dinin içinde de bir kültür var. Bunu es geçemezsiniz. Evet… Bugün İslam dini içerisinde oldukça fazla bidat var. Ama her kulun dini yorumlarken hissettiği kalbi duyguyu hiçbirimiz bilemeyiz. Ben din adına yorum yapanların kendisinden başka yaşayan ilahiyatçıların, din adamlarının fikirlerine dudak büken burun kıvıran zihniyeti sevmiyorum. Sayın Eliaçık’ın kitabını okurken bir kibir hissettim. Belki farkında değildir, bilemiyorum. Ama beni ciddi derecede rahatsız etti. Hani bir dönem, TV ekranlarında dini yaşamak değil de yaşamamak adına sorular soran grupların gazıyla kibir rüzgârı ile savrulan bazı din alimlerimiz vardı. Eliaçık’da sanki o yoldaymış hissine kapıldım. Umarım yanılırım.
10.05.2013

Ben bir Trabzonspor taraftarıyım ve Trabzonluyum. 2010–2011 futbol sezonunda yaşananları doğru değerlendirebilecek kadar da futbol bilgisine sahibim. Yine aynı zamanda bu ülkede futbolun sahada kazanılan bir oyun olmadığını böbürlenerek anlatan yöneticileri yıllarca izlemek zorunda kalan, ötekileştirilen bir camianın üyesiyim. Hasan Al’ın kitabını Trabzonsporlular dışında kimsenin okuyacağını da zannetmiyorum. Zira bu ülkede futbol dendi mi tüm kurallar sümen altı edilir ve rantın gücü oranında herkes kendince değerlendirir. 3 İstanbul takımı dışında hiçbir futbol kulübünün bu sektörde yaşama şansı yoktur. Ya da yaşama şansları, İstanbul takımlarının belirlediği artıkların paylaşımından ibarettir. Ne yazık ki birçok kulübün yöneticileri de esas olarak bu 3 İstanbul kulübü üyesi olduklarından bu duruma çokta tepki göstermezler ve futbolun marabalığı rolünü üstlenmeyi sürdürürler. 3 Temmuz süreci ile başlayan futboldaki örgüt kurma ve şike iddiası sonrasında yaşananlar, bir ülkede futbol üzerinden verilen rant kavgasının, siyasi oy kavgasının ne kadar mide bulandırıcı bir seviyeye geldiğinin resmidir aslında. Bu resmi görmemenin, inkâr etmenin bile erdem sayıldığı bir ülkede futbol konuşmak, futbol ile ilgili bir kitabı yorumlamak bile aslında çok ahmakça... Ama Hasan Al’ın tarihe not düşmek adına ilgili sezonda verilen şampiyonluk mücadelesinin başından, sürecin siyasi ve güç sahibi ellerce örtbas edildiği ana kadar geçen ayrıntıları kitaplaştırması onurlu bir gazeteci duruşudur. Bu nedenle de benim açımdan yorumlanmalı ve okumayı düşünenlere ne ile karşılaşacaklarının ipuçlarını vermelidir. Açık söyleyeyim. Tüm Trabzonsporlular, bu canlı canlı izledikleri hak ve adalet tecavüzünü tekrar okuduklarında sinirleri daha da yıpranacak ve futboldan bir kez daha nefret edecek. Ancak kazanımlarda elde edecektir. Örneğin ben, bu hak tecavüzüne, tüm siyasi partilerin hiçbir doğruda ortak paydada buluşamadıkları rezalet ötesi siyasi hayatlarında hırsızı aklamak için değiştirilecek bir yasa için kol kola girdiği dönemde bile yayıncı kuruluş ile ilgili aboneliğimi iptal etme konusunda tereddüt yaşamışken, bugün eseri bitirdiğimde aboneliğimi iptal etmek için gerekli işlemleri başlatmanın hazzını yaşıyorum. Zira benim bu ahlaksız arenada bir kuruşum bile dolaşmamalı. Bu hali ile bile eser benim için müstesna bir yere sahiptir. Hasan Al’ı bu onurlu kalem mücadelesinden ötürü alkışlıyor ellerinden öpüyorum. Rant ve mevki uğruna kalemlerini satan nice sözde futbol adamlarını da tarihin çöplüğüne armağan ediyorum...
02.05.2013

Türk yazarları içerisinde ayrı bir yere koyduğum Ahmet Turan Alkan’ın o kendine has akıp giden sizi büyüleyen üslubunda kaleme aldığı siyaset ve deneme yazılarından sonra açıkçası çok tatmin olmadığım ve hoşlanmadığım bir eser oldu Neşeli Kitap. Zira her ne kadar ince espri anlayışına sahip olduğunu bildiğimiz Alkan eserdeki yazıların amiyane tabiri ile Geyik Yazılardan oluştuğunu beyan etse de ben bu üslubu beğenmedim. Anlatımlar yine muhteşem. Bu konuda hiçbir sıkıntı yok. Beni sıkan konu, karşı siyasi görüşteki kişi ve kurumları haddinden fazla küçümseyerek yazılarında kullanmış olmasıdır. Peki ala aynı üslupla Ahmet Turan Alkan’ın da değer verdiği siyasetçi kişi ve kurumlar ile dalga geçilen yazılar kaleme alınabilir. Belki de alınmıştır, bilemiyorum. Ama yine de Alkan gibi bir kalem aynı silahla, üslup ve kelime gücünü kullanarak rakibini alt etme çabasına girmemeliydi. Yazıları okurken onu seven bir okuru olarak çok fazla kibir hissettim. Bana bu hissi uyandırdığı için bu yorumumu okusa bundan üzüntü duyacağına da eminim Sayın Alkan’ın. Neşeli Kitap, dünyada sadece kendi fikrine tapan ve karşıt görüşe yaşama şansı tanımayanlar için harikulade bir eser olabilir. Benim için kesinlikle böyle bir eser değil.
16.04.2013

İslam tarihinde karmaşık bir dönemdir Emeviler dönemi. Bugün İslam coğrafyasında yaşanan ve adına Müslümanlık diyemeyeceğimiz birçok yanlış uygulama Emeviler döneminde hilafet makamının saltanat kavgasına dönüşmesinin mirasıdır. Bu yanlış mirası bilerek kullanan İslam karşıtı lobi bugün İslami rejim ile yönetildiğini iddia ettikleri ülkelerden görüşlerine haklılık payı çıkarmak için bolca veri sağlamakta. İhsan Süreyya Sırma eserinde tam da bu noktaya parmak basıyor. Çapı küçük olsa da eser Emevi dönemini okuyucuyu sıkmadan bir çırpıda özetliyor. Hz Ali (r.a) dönemindeki hakem olayı ile başlayan ve Muaviye’nin saltanat sevdası uğruna bugün hepimizin ciğerini dağlayan Ehli Beyt'e yapılan zulümler, Kerbela faciası ve daha birçok yanlış kitapta kronolojik sıra ile anlatılıyor. İhsan Süreyya Sırma eserinde hiçbir insanlığa ve hiçbir semavi dine sığmayacak yanlışları yapanları İslam halifesi diyerek eleştirmeyen görmezden gelen sözde araştırmacılara ve yazarlara da gereken mesajı veriyor. Bu dönem ile yüzleşmek isteyen herkesin okumasını tavsiye ederim.