Toplam yorum: 3.078.622
Bu ayki yorum: 5.500

E-Dergi

Necmi Çoban Tarafından Yapılan Yorumlar

01.04.2005

Mustafa ARMAĞAN'ın tarihimizi yeniden yazma çalışmalarına ışık tutan eserlerinden birisi olan Osmanlı Tarihinde Maskeler ve Yüzler makalelerden oluşuyor. Sadece makalelerdeki referansları baz alarak bu çalışmanın nasıl emek harcanarak, ne okumalardan geçilerek hazırlandığı rahatlıkla anlaşılabilir. Yazarın o sımsıcak aktarımı, süslemeye ihtiyaç duymayan sade, yerine göre usturuplu üslubu ve yer yer yaptığı nükteler ile okuyucuyu sıkılmadan yazıları okuyabiliyor. Okuduktan sonra yeni ufuklara açılmanız ise işten bile değil. Mimar Sinan'ın kafatasının kaybedildiği, Ronald REAGAN'ın ABD'nin ekonomik krizini İbn-i Haldun'un Mukaddimesi ile nasıl aştığı gibi konular ufuk açıcılara örnek olarak verilebilir. Çanakkale Boğazı'nın Birinci Dünya Savaşı'nda denizaltılarla nasıl geçildiği şahitlerin kitaplarından alıntılarla aktarılıyor ve yakın tarihimizdeki bir olay da böylece açıklığa kavuşturulmuş oluyor. Lale Devri ve Patrona Halil'e değinen bir yazı da okurun ilgisini çekiyor. İngiltereye 1828'te verilen ticaret ayrıcalığının nasıl çarpıtıldığını anlatan makalesini de özellikle tavsiye ederim. Fotoğraf, resim, minyatür ve gravürlerle zenginleştirilen kitabın yaramaz fillerinin tarihimizi nasıl altüst ettiğini merak ediyorsanız Mustafa ARMAĞAN'ı okuyun derim.
01.03.2005

Ünlü İngiliz yazar George ORWEL'in en çok bilinen iki kitabından birisi olan Bin Dokuzyüz Seksendört 1949 yılında, yazarın ölümünden bir sene önce ilk baskısını yapmış. O yıllardan yirminci yüzyılın sonuna dair bir tahmine giden yazar Büyük Birader adındaki dikdatörün ve partisinin insanları nasıl güttüğüne dair bir roman ortaya koymuş. Geleceğe ait Hollywood dayatmalarından öteye gidemeyen betimlemelerin arkasında siyasi kaygıların yattığı açıkça görülüyor. Bu bakımdan kitabı siyasi olarak nitelemek hiç de yanlış olmaz! Genel olarak kitabın atmosferine bakınca insanı sıkan, ruhunu daraltan bir yapı karşımıza çıkıyor. Her gün yapılan İki Dakikalık Nefret Töreni, geçmiş kayıtların o günün şartlarına göre defalarca değiştirilmesi ve kanunda olmamasına rağmen çoğu şeyin yasak olması. Kısaca tek tip insan tipi yetiştiren bir toplumun sıkıcı hayatı. İlk bölüm böyle insanı sıkarak geçerken ikinci bölümde olaya kadın eli değmesi nevinden araya aşk girince okuyucu bir an ne oluyoruz falan diyor ama yazar hemen akabinde gelen bölüm ile bu hevesi kursaklarda koymayı başarıyor. Ümit ile karamsarlık arasında gidip gelen düşünceler beklenen son ile nihayete eriyor. Son söz olarak bu kitabı çok neşeli bir zamanınızı kollayıp öyle okursanız hiç değilse ümitsizlik, karamsarlık yerine nötr bir durumda kalırsınız derim.
01.02.2005

Üsküdar'da Bir Attar Dükkanı Prof. Ahmet Yüksel Özemre'nin 1996 Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü almış, hatıra dalının güzel örneklerinden birisi. Önsözü müteakip bir de Takriz'in yer aldığı kitapta 1950'lerden sonra körelen takriz geleneği de yeniden canlandırılmak istenmiş. Üslup olarak Samiha AYVERDİ'yi çağrıştırdı bana. Zaten iki yazarın kitaplarının da Kubbealtı Neşriyat tarafından yayınlanması da bunu doğrular nitelikte. Yazar, gözlem gücünün yüksekliği ile ileride kendisinin profesörlüğe kadar yükseleceğine ta o zamanlardan işaret ederken günümüzde de üretken bir bilim adamı ve yazar olarak karşımıza çıkıyor. İlk olarak attar(güzel kokular) kelimesini açıklayan yazar daha sonra bizi eski İstanbul sokaklarında gezdirerek hatıralarının arasına davet ediyor. Küçüklüğüne nispetle içinde yapılan onca güzelliği yönünden o zamanın sosyal bir kurumu da olan bu attar dükkanı ve burayla ilgili insanların hikayeleri manevi boyutu ile de günümüze ışık tutan bir eseri okumamızı sağlıyor. Böylece velisinden delisine kadar o zamanki Üsküdar'ın ayrıntılı bir fotoğrafını sunan yazar ödülü de hakettiğini gösteriyor.
01.01.2005

Fikir dünyamızın önemli isimlerinden Cemil MERİÇ ile yapılan söyleşi ve röportajların bir araya getirildiği eser, ilim uğruna 38 yaşında gözlerini kaybeden, derya gibi bilgisi olan bir entellektüelimizin düşünce renklerini yansıtıyor. Sorulan sorular ve verilen yanıtlar daha çok Batı üzerine yoğunlaştığı gözlerden kaçmıyor. Bunun dışında Yahya Kemal BEYATLI, Said Nursi gibi özel kişiler için yapılan söyleşiler de kitabın zengin içeriğinde yerini almış. Meriç'in okuduklarını özümsemesi ve bunlardan doğru yargılar çıkartması onun Türk aydınları içerisinde neden en önlerde yer aldığını açıklıyor. Özellikle Batı'yı batıl olarak nitelemesi birçoklarına ilginç gelecektir ama onu orada gidip bizzat yaşayan birisi olarak bu yargısında yanılmadığı kanaatine varmamız da yanlış olmaz. Soruların yoğunlaştığı diğer bir konu da bir aydının taşıması gereken özellikler. Üstad bu konuda özellikle zengin geçmişimize bağlı kalarak ileriye doğru bir hamle yapılması gerektiğinden dem vurarak aydınımızın mutlaka Osmanlıca, Arapça, Farsça ve en azından bir batı dilini bilmesi gerektiğini ve çok okumanın gerekliliğinden bahsediyor. Meriç'in okunmasını tavsiye ettiği yazarlara gelince Tunuslu Hayreddin, Samiha Ayverdi, Said Nursi gibi isimler ön plana çıkıyor. Keyifli ve bir o kadar da faydalı söyleşi ve röportajlar için, 10000 ciltlik kütüphane sahibi bu aydınımızı anlatan kitaba önem verelim.
01.12.2004

Fikir ve edebiyat dünyamızın önemli isimlerinden Samiha AYVERDİ'nin Hey Gidi Günler Hey kitabı yazarın anılarından oluşan, deneme tadında yazılardan oluşuyor. İlk baskısı 1988'de yapılan kitapta birbirinden ilginç bilgiler, yazarın güzel üslubu ile okuyucuya sunuluyor. Bu bağlamda tarz olarak bana İskender PALA'yı çağrıştırdı; özellikle de Düşte Kalan kitabını. Okuyucuya verilen ilginç bilgilerden örnek olarak Kartal semtine Kartal Bey'in, Göztepe'ye Gözcü Baba'nın yad-ı cemili olarak isimlerinin verilmesi, azınlıkların kendi ağızlarından kendilerine güvenilemeyeceğini itiraf etmeleri örnek verilebilir. Özellikle bu azınlık konusu üzerinde hassasiyetle duran yazar, konunun ne denli önemli olduğunu anlamış görünüyor. Türklerin, maiyetindeki hizmetçi, halayık ve kalfalara da ne denli düşkün olduğunu ve onları nasıl koruduğunu da anılarından gelen bilgilerle anlatan yazar, toplumumuzun değişmez bir hasletine de dikkat çekmiş böylece. Bu kitap için yazardan özetle söz edecek olursak, çevresine karşı dikkati fevkalade gelişmiş, milli hasletlere sımsıkı bağlı ve kalemine oldukça hakim olduğunu söylememiz gerekir.