Toplam yorum: 3.078.622
Bu ayki yorum: 5.500

E-Dergi

Necmi Çoban Tarafından Yapılan Yorumlar

01.11.2004

Prof. Dr. İskender PALA'nın kaleme aldığı Düşte Kalan deneme türünün nadide eserleri arasına girebilecek keyfiyette bir kitap olmuş. İnsan okurken sıkılmadığı gibi değişik konularda gezinmekten doğan hazzı da doyasıya yaşıyor. Şanlı geçmişimizin irdelendiği doksan altı adet deneme okuyucuya geçmişten sahneler sunması yanında bunların günümüze olan etkilerinden de dem vurması ile güncelliğini koruyor. Divan şiirini Türk insanına sevdiren kişi olarak ün yapan yazar konuların içerisinde ve hemen akabinde yer verdiği beyitler ile de bu özelliğinden vazgeçemeyeceğini göstermiş. Kitaptaki ilginç konulardan şöyle bir seçme yapacak olursak : Cristof Colomb'un Amerika kıtasını Osmanlı Bahriyesi mensubu müslüman tayfası Rodrigez sayesinde bulduğunu tuttuğu notların içerisinde itiraf etmesi; ayrıca II. Bayezid'den keşif için gemi istemeye İstanbul'a gelmesi, polonun bir Türk sporu olduğu, kabadayı ve külhanbeylerinin sınıflandırılması, Osmanlı'da yitik mala karşı olan davranış. Kitabın sonundaki yazılar ise arka kapaktaanlatılan ve benim kitabı almama vesile olan Hülagü'nün Bağdat'ı yağmalaması ile başlayan ve Irak'ı konu alan yazılardan oluşuyor. Bu yazılarda Irak'ın nasıl bir kültür merkezi olduğundan başlanarak Amerika'nın saldırmak için niçin Irak'ı seçtiğine kadar derinlemesine bilgi ve analizler yer alıyor. Özellikle bu yazıları herkese tavsiye ederim.
01.09.2004

Akademisyen yazar Nazan BEKİROĞLU'nun denemelerinden oluşan Cümle Kapısı tarz olarak bana Nihat DAĞLI'yı çağrıştırdı. İlk olarak Mevlana ve Şems-i Tebrizi'yi konu olan bir yazı kaleme alınmış. İkinci yazı ise Hz. İsa'nın öyküsünü önce İncil, Tevrat rivayetleri daha sonra da Kur'an-ı Kerim ve islamiyet kaynakları ile ele almış. Daha sonra kitabı da ithaf ettiği hocası Orhan OKAY ile ilgili çok güzel bir yazı yer alıyor. Bu yazı ile birlikte ilk bölüm sona eriyor ve kitabın çoğunluğunu oluşturan ikinci bölüm başlıyor : Zindan Risalesi. Adından da anlaşılabileceği gibi zindanlar ve buralardan geçenler ile ilgili kuş bakışı bir geçit resmi yapan yazar bu bölüm ile birlikte ne kadar entellektüel bir insan olduğunu da ortaya koyuyor. Batı'dan ve Doğu'dan verilen zindan ve mahpusların kesitlerine daha sonra Cumhuriyet dönemi eklenmiş. Bu uzun bölümü Sevgilim İhanet adlı yine güzel bir bölüm izliyor. Bu bölümde de özellikle baba-oğul münasebetlerini düşünce imbiğinden geçiren yazar ilginç noktalara parmak basıyor. Son söz olarak şunu da ekleyeyeim : Çevremde bu kitabı okuyup da olumsuz eleştiride bulunanı görmediğim.
02.08.2004

Kuğular ölürken söylermiş en güzel şarkılarını. Kitaba ismi bu düşünce ile veren yazar bir arkadaşının teşviğiyle giriştiği St. Petersburg'u tanıtan kitaptan alnının akı ile çıkmış. Daha önce Bursa ve İstanbul için yaptığı şehir kitaplarından edindiği tecrübe ile yazar bu kez de bize yabancı bir şehir için işi kotarmış. Aslında kitabı okurken şehrin bize ve tarihimize hiç de yabancı olmadığını görüyorsunuz. Osmanlı'ya ihanet ederek idam edilen Muzuriler'in kalan dul eşi ve çocuklarının sığındığı St. Petersburg'da Osmanlı üslubunu yansıtan bir kapıyı köşklerine taktırmaları, yanan bir kilisenin tekrar inşasında II. Mahmud zamanı dökülen topların süslemede kullanılması bunlardan sadece birkaçı. Zaten bu konuyu ayrı bir bölüm halinde de sunan yazar anahtar olarak kullandığı İstanbul ile St. Petersburg kilidini açmaya çalışmış ve bunda da başarılı olmuş. Başka bir bölümde ise daha önce şehri ziyaret eden Türkler'in yazdıklarından aktarmalar yapan yazar bunları, olumlu ve ya olumsuz, eleştirmeden de edememiş. İngiliz, Amerikalı ve İtalyanlar'ın gözüyle şehrin aktarıldığı bölümde ise burayı ziyaret eden yabacıların aktardıklarından faydalanılmış. Dostoyevski'ye de bir bölüm ayıran yazar onun kitaplarından şehrin sokaklarını yansıtışını da sık sık kullanmış. Özellikle yazarın Beyaz Geceler ve Yeraltından Notlar kitabından pasajlar eser içerisine eklenmiş. sonuç olarak özetlemek gerekirse Mustafa ARMAĞAN şehri sadece tarihi ve imarı ile değil, aynı zamanda kültürü, sanatı ve edebiyatı ile ele almış. Bu yüzden de kitap oldukça başarılı diyebiliriz..
01.07.2004

Osmanlı Barışı kitabını yayına Mustafa ARMAĞAN hazırlamış. Kitap aynı İlber Ortaylı İle Tarihin Sınırlarına Yolculuk'ta olduğu gibi Ortaylı'nın daha önce çeşitli yayın organlarında çıkan yazılarının toparlanmasından oluşuyor. Akademisyen, yazar, gezgin ve bir aydın olarak İlber ORTAYLI'nın Osmanlı ve bu bağlamda dünya tarihi ile ilgili tespitleri çok ilginç. Bu da yazarı ve eserlerini çekici kılan unsur olsa gerek. Osmanlı Kimliği isimli ilk bölümü Osmanlı'nın içtimai yapısına değinen yazılardan oluşuyor. Osmanlı Düzeni adlı ikinci bölüm ise ilk bölüme nazaran okuması daha rahat yazılardan oluşuyor. Bu bölümdeki Prof. Ortaylı'nın hayalen okuyucuyu Osmanlı dönemine götürüp Kağıthane mesire yerine yaptırdığı gezinti çok hoş olmuş. Gerçekten de böylesi tarih yazılarını okumak daha sevimli geliyor insana. Tarihten Bu Güne bölümünde ise yine çok faydalı bilgilerin sunulduğu yazılar mevcut. Bu yazılarda ise yazar tarihi arka planda tutarak günümnüzdeki eğitim, hukuk gibi sistemlerimizi irdeliyor. Kitap Tanıtımı bölümüde ise Başbakanlık'ın Osmanlı arşivi ile ilgili üç çalışmasının ve iki ayrı tarihi kitap çalışmasının kritiği yapılmış. Sonuç olarak tarihin sınırlarına yolculuğu beraber yaptığımız bu günümüz aydınından Osmanlı'yı bir kez daha dinlemek için fırsatı kaçırmayalım.
01.06.2004

Üstad Peyami SAFA'dan yine kendi tarzında zirve yapmış bir roman : Bir Akşamdı. Şuh bir anne, hasta bir baba ve bunların kızı Meliha'nın hayatına uzak akrabaları Kamil'in girmesi ile giriftleşen öykü Meliha'nın Kamil ile İstanbul'a kaçması, babasının Basil De Koch'lara yenilmesi ve annesinin kardeşinin yanına göçmesi ile gelişiyor. Bundan sonra ağırlıklı olarak Meliha ve Kamil'in hayatı işlenirken Meliha'nın annesinin dramından da kareler eksik edilmiyor. Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım sekiz, ikinci kısım dokuz bölümden oluşuyor. Edebi ve konu olarak bakıldığında ilk kısım özellikle konu olarak daha ağır basıyor. İkinci kısımda ise sanki konu biraz laçkalaştırılmış ve üslub laubaileşmiş. Öyle ki kitabın sonunda yazar kendisinin de dahil olduğu ve kitaptaki şahıslardan önemlilerinin hayaletlerini bir araya topladığı bir sahne de koymayı ihmal etmemiş. Yaşamak arzusu ile dolu olan bir genç kızın macerasını işleyen kitabı yazarın bir cümlesi ile özetlemek mümkün : Sergüzeştin ne pusulası vardır, ne de haritası.