Her cümlesi şiir kokan, cesaret kokan bir eser...
Her cümlesi hatta her kelimesi üzerinde dakikalarca düşünmek, eseri çok iyi mütalaa etmek gerekir.
Cemil MERİÇ, belki de yaşadığı dönemde Batıyı en iyi tahlil etmiş isim. Bununla birlikte adeta bir madalyon gibi olan Batı'nın bize sadece bir yüzünü gösterdiğine inanmaktadır. Biz de bu yüzüne kanmış durumdayız yazara göre.
Cemil MERİÇ, Batıyı dergisiyle, gazetesiyle, yazarıyla, şairiyle, filozofu ile pekala tanıyor. Ancak Batıdan gelen her 'izm'in deli gömleği olduğunu düşünmekedir.
Yazar Batı medeniyetine büsbütün karşı değildir. Fransız yazar Balzac'ı, İskoç yazar Scot'u adeta yere göğe sığdıramıyor.Yazar Doğu'yu da yakından biliyor. Hindistan'dan Tagor ve Gandi'yi öve öve bitiremiyor.
Cemil MERİÇ söz ettiği kişilerden, mefhumlardan öyle bir söz ediyor ki sanki bahsettiklerinin tamamı onun sınıf arkadaşları. Bir yazarı, bir şairi bir iki cümle ile özetleyebildiğini görüyoruz. Tabii bu cümlelerdeki harikulade üslup kayda değer. Kullandığı her sözcük orijinal bir imge gibi. İnsanın kafasında anlatılmak isteneni somutluyor.
Şiir koktuğunu söylemiştim cümlelerin. Filhakika yazar -belki şair demek daha uygun- bilgi vermeye değil, çağrışım yaratmaya, duyumsatmaya çalışıyor bir şeyleri.
Eleştiriler çok keskin. Övdüklerini göğe çıkarırken, yerdiklerini yerin dibine geçiriyor adeta.
Çok kitap okumuş biri olarak, okura çok kitap okumaktan ziyade kendi ana dilindeki kelimeleri çok iyi analiz etmesinin daha uygun olacağını söylemesi ilginç.
Her düzeyde okura uygun olmamakla birlikte yazarın eserlerinin baş ucu kitapları olması gerektiği kanaatindeyim. Galiba eseri daha iyi anlamak için satır aralarını okumak gerek.
Başakalarına tavsiye edilebilecek bir kitap.