Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

ismail_atan Tarafından Yapılan Yorumlar

16.03.2006

İlk olarak Kızıl Nehirler'i okudum. Hayret ve hayranlıkla kitabı bitirdiğim zaman hemen kitapçıya koştum. Leyleklerin Uçuşu, ardından Kurtlar İmparatorluğu ve Siyah Kan. Gerçekten kitapların ayrı ayrı hepsi büyüledi beni. Tam bir gerilim aşığı oldum. Satırlarda kin, kan ve daha pekçok olay var. Taş Meclisi'ni de elime aldığım zaman işte bu dedim. Tipik bir Grange kitabı. Belirtmeliyim ki sonu beni hayal kırıklığına uğrattı. Şimdiye kadarki kitaplarının hiçbirisinde olağanüstü güçler yoktu sahnede. Kitabın sonunda ayıya dönüşen insan bana fabl masallarını hatırlattı. Yine de kurgu bir muhteşem; ama keşke sonunu biraz daha gerçekçi kaleme alsaymış...
16.03.2006

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim zaman mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş, ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak yalnız onda ermiş visale;
Ve kavuşmuş rüyalar onda, onda misale.

İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...

Bir şiir İstanbul'u işte bu kadar anlatabilir. Kelimelerden de öteye, seslerden de ileriye örülmüş bir şeyler var bu satırlarda. Bir sevdanın rengi işlenmiş bu mısralara. Ve diğer bir şiirinde diyor ki gönülden büyük Üstad;

"Vatanımda sular akar başıboş,
Herkes birbirini kakar başıboş.
Bozkırlardan topal bir tren geçer,
Çocuk, merkep, öküz bakar başıboş.
Yanmaz da yürekler güneşe atsan,
Bir kibrit bir orman yakar başıboş.
...
Allah'ım sen acı bu saf millete,
Akşam yatar sabah kalkar başıboş..."

O bir şair. Nazım Hikmet de bir şair. İkisi de usta bir şair. İkisi de değerli bir şair. Kafımızdaki ideolajik görüşleri bir kenara atıp, hak edene hak ettiği değeri verelim derim. Madem onlari bize şiirleri ve dolayısıyla sanatları ulaştırdı, sadece onları gözönünde bulunduralım... Birini bizimdir deyip ötekini kışkışlamayalım...
16.03.2006

"Madam Bovary" dünya edebiyatında gerçekten klasikleşmiş bir eser. Roman kişisi olarak ise edebiyat bakımından tam bir tip yaratmış Gustava Flaubert. Hiç bir zaman elindekiyle yetinmeyen, hep daha fazlasında gözü olan, yaşadığı sosyal stadüden hoşlanmayan ve çıkış yolu arayan bir kadın. Uçuruma doğru giderken çevresindekilere verdiği zararın hiç farkında bile değil. Nitekim kendini bitirdiği zaman arkasında kalan eşi de perişan bir vaziyette ölüyor. Olan da küçük kıza oluyor.

Tanzimat edebiyatında yanlış batılılaşma yüzünden yoldan çıkan, bataklığa sapmış roman kahramanlarımızı andırıyor. Konusu ne kadar alışılmış olsa da anlatım gerçekten mükemmel. Bu eseri "Klasik" yapan da bu...
16.03.2006

Çok ilginç bir o kadar da etkileyici bir roman. Hakkında açılan, sebebi bile belli olmayan bir davalının, kendini savunma çabası. Her yönüyle farklı. Alışılmışın dışında tasvirler var eserde. Özellikle mahkemenin yapıldığı yerin tasviri benim gözümde, Amerikan filmlerinde arka mahallelerde kalmış içiçe geçmiş binlerce insanın yaşadığı siteleri hatırlattı. İnsan kitabı okuyunca kesin bir yargıya varamıyor. Belki de roman kişisi bir akıl hastası, psikolojik sorunları olan birisi, yani çözümlenemiyor. Çok etkileyici bir eser.
16.03.2006

Orhan Pamuk düşünceleri her ne olursa olsun iyi; hatta iyiden de öte bir yazar. Türklüğe Hakaret davasından yargılanmış olabilir. Hatta ceza bile almış olsa birer okuyucu olarak onun sanatıyla ilgilenmeliyiz. Yaptığı işi iyi yapan ender isimlerden birisi.

Kar, beni en fazla tasvirleriyle etkiledi. Karın yağışında çıkan o sessiz sesi duydum satırlarda. Orhan Pamuk gerçekten güçlü bir kalem ve bizim ona ihtiyacımız var.

ŞUNU BELİRTMEK İSTİYORUM. ROMAN ADI ÜSTÜNDE BİR "KURGU"DUR. HER YAZILAN GERÇEK OLACAK DİYE BİR KURAL YOKTUR. İMAM HATİPLERİ BİZ BU KİTABI OKUYARAK ÖĞRENMİYORUZİ İMAM HATİPLERİN NE OLDUĞUNU MERAK EDEN DE AÇIP BU KİTABI OKUMUYOR. O YÜZDEN ELEŞTİRİLER YERSİZ...