Onaylı Yorumlar

Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
İnsanın iç dünyasına dair ince çizgileri sade bir dille ele alan, derin manevi temaları işleyen bir eser. Kitap, adını taşıyan ilk hikaye ile okuyucuyu hemen içine çekiyor. Bir postacının, eşine olan sadakati ile başka bir kadına duyduğu masumane sevgi arasındaki çatışmayı, mektuplar aracılığıyla anlatan bu hikaye, insanın duygusal karmaşasını ve ahlaki ikilemlerini gözler önüne seriyor.

"Hacca Gidebilmek" hikayesi, bir otobüs şoförünün hac yolculuğu sırasında yaşadığı manevi uyanışı ve bu uyanışın getirdiği değişimi anlatırken, "Bir Yudum Su" ise insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan suyun, hayatımızdaki yerini ve önemini vurguluyor.

Kutlu'nun eseri, sadece hikayeler anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda okuyucuya ahlaki ve manevi bir ayna tutuyor. "Menekşeli Mektup", Mustafa Kutlu'nun ustalıklı kaleminden çıkan, okuyucuyu hem düşündüren hem de duygulandıran nadide bir eser olarak edebiyat dünyasındaki yerini alıyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
28 Nisan 2024
G.Dyer savaşın kendisi yerine savaş fikrinin toplum üzerindeki etkilerini edebiyat (şiir, öykü, roman) ve güzel sanatlar (heykel, resim, fotoğraf, savaş anıtı, mezar taşları) örnekleri kullanarak anlatıyor. Odaklandığı savaş ise kendisinin “Büyük Savaş” olarak tanımladığı 1. Dünya Savaşı. Yazar İngiliz olduğundan o pencereden bakarak değerlendirmelerini yapıyor. Savaşın çok kısıtlı bir bölgesindeki Flandre ve Fransa’nın kuzey batısındaki kara savaşını merceğine alıyor. Kitabın özgün adı “The Missing of the Somme”. Somme Savaşı 1916’da Fransa'da gerçekleşmiştir. Yazar savaşın geçtiği yerlerde yapılan mezarlıklardaki ziyaretçi defterlerine yazılanları da ironik bir anlatımla aktarıyor. Özellikle deftere yazılan bir düşünceye verilen cevapların, sorguluyor. Ayrıca savaşın dehşet verici olabileceğini ama bizlerin bu kavramı klişe haline getirip bir formaliteye dönüştürdüğümüzü düşünüyor. Yazar savaş meydanlarını, anıtlarını ziyaret ederek algılarını yazıya döküyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
26 Nisan 2024
Tahsin Yücel'in dediği gibi “Bizim Köy 1950’de bir başyapıttı. 1995’te de bir başyapıt'' olan eserde yazar bizzat köylünün hayatının içine girerek onların hayatını, yaşadığı zorlukları birinci elden görerek kaleme almıştır. Aynı zamanda bir köy okulunda öğretmenlik yapan Mahmut Makal köylünün sıcakta, soğukta, karda, kışta nasıl bir hayat izlediğini, yoksullukla ve hastalıkla pençeleştiği dönemi insanın içini sızlatan bir şekilde ele alıyor. Köylüyü siyasilere karşı savunmasına rağmen hem siyasilerden hem de köylüden şamar yiyen Mahmut Makal'a ise şahsen üzülüyorum. Güzel Anadolu'mun yokluktan cahil kalmış insanlarının bu durumunu kendi makam ve mevkileri için kullanan siyasilere ve toprak ağalarına ise her sayfasında ayrı bir öfke duyuyor insan. Makal eseri kaleme alırken aynı zamanda köy halkının lehçesine de yer vermesi esere samimiyet bir hava katıyor. Son olarak yazdıklarından dolayı mahkemelik olan Mahmut Makal'a saygılarımı sunuyorum.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
26 Nisan 2024
Yazmak ve boyamak hiç bu kadar eğitici ve eğlenceli olmamıştı.
Gülay Yener, kitabının ortaya çıkış amacı olarak “Türkçemizin zenginliklerine ışık tutarak sizlere dilimizi daha iyi öğretmek ve günlük yaşantımızda birbirine sıkça karıştırılan atasözleri ve deyimlerin farklı yapılarını sıkılmadan öğrenmenize destek olmaktır.” şeklinde bir açıklamada bulunuyor. Haksız da sayılmaz.

Çok eski zamanlardan bu yana bir birikimle oluşmuş dilimizde atasözleri ve deyimler oldukça geniş bir alan kaplıyor. Bu zengin birikimi de gelecek nesillere aktarmak, çocuklarımıza öğretmekle başlıyor. Yener, kitabında bu öğretimi oldukça keyifli hâle getirmiş.

Boşluk doldurmalı, eşleştirmeli etkinliklerin yanında bir de kompozisyon yazmak için alanlar da bırakılmış. Ayrıca mandala kısımlarının da bulunduğu kitap, çocukların ellerinden düşmeyecek gibi görünüyor.

Keyifli okumalar, eğlenceli çalışmalar.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
25 Nisan 2024
Şöyle bir soru hiç aklınıza geliyor mu: Neden dünyada en saygın otomobil firmaları Alman veya beyaz eşyada, makine sanayiinde hep Alman malları tercih ediliyor? Watson'ın bu monografisi bir ekonomi kitabı değil fakat Almanya'nın nasıl bir dünya devi olduğunu tarihsel-siyasal ve felsefi boyutta irdeleyen kapsamlı bir eser. II.Friederich ile başlayıp 1945 sonrasına uzanan ve Alman ruhunun nasıl geliştiğine ilişkin kapsamlı bir çerçeve sunan Watson, Almanya'nın nasıl ekonomik ve kültürel bir mucize olduğunu pek de mucizelere sığınmadan açık ve net bir perspektifle okuyucularına sunuyor. Kitabı okurken küçük Prusya'nın nasıl olup da muazzam bir imparatorluğun çekirdeği olduğunu anlıyorsunuz. 18.yy. da başlayan kültür ve eğitim hareketinin nasıl bir toplumu yeniden inşa ettiğini, dürüstlüğün ve verimliliğin daha 18.yy. da nasıl devlet memurları için bir şeref meselesi olduğunu gayet rahat idrak ediyorsunuz. Bir ulusun ve iki büyük savaşa rağmen bu ulusun neden yıkılmadığının hikayesi.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
25 Nisan 2024
Çıkmaz Sokak Sohbetleri, okuduğu okula seneler sonra idealist bir öğretmen olarak dönen yazarın anıları ve şiirlerinden oluşan tatlı sohbet havasında bir kitap. Okurken sıkılmak bir yana herkes kendi çocukluğundan bir parça bulacağını düşünerek okuyacaktır. Beden eğitimi ve spor öğretmeninin seksenlerde çocukluğunu, doksanlarda gençliğini geçirdiğini görüyoruz. Her ne kadar zor zamanlar yaşansa da “yaşadım” diyebilmeye değer bir dünya olduğunu gösteriyor. Bu bir kişisel gelişim kitabı değil. Anılar kitabı. Aralara kendi yazdığı şiirleri dahil etmiş yazar. Zile’de öğretmenlik yapıyor ve bunun etkisiyle yöresel sözcüklerle tatlandırılmış bir üslubu var. Çay, kahve eşliğinde okumalık. İdeallerini gerçekleştirme yolunda önüne çıkan birçok engel olacak elbette ama engellerle başa çıkmak imkânsız değil. Aşılmıyorsa görmezden gelinerek omza yük olmasından kaçınılabilir. Kaldı ki ders hareketsiz durulacak bir ders değil. Beden eğitimi… Okuru bol olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
25 Nisan 2024
Olayların geçtiği dönem Fransa'sında olan din savaşları, iç karışıklıklar, entrikalar ve saray ile asilzadelerin yaşamı arasında heyecan verici iki şövalyenin maceralarını anlatan 10 ciltlik bir tarihi romanın ilk cildi. Bence okumaya başlayınca kitap sizi içine çekiyor ve bırakamıyorsunuz. Olay akışı itibarıyla Fransa tarihi hakkında önemli bilgilere de ulaşabiliyorsunuz. Serinin ilk kitabı itibarıyla tarihi romandaki anlatım ve olayların akıcılığından pek memnun kaldım. Rus edebiyatı eserlerinin aksine genellikle bölümlerin giriş kısmında roman karakterleri hakkında kısa bilgi ile konular hakkında yazarın düşüncelerinin verilmesi romanın akıcılığına katkı sağlıyor. Serinin devamını da merakla okuyacağım gibi görünüyor. Kitabın baskısı güzel, bölümler sıkıcı olmayacak kadar uzunlukta belirlenmiş. Bazı kelime ve baskı hataları mevcut ancak kitabın genelinde göze batmıyor.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
25 Nisan 2024
Dünyasına bir şekilde dahil olduğumu düşündüğüm bir insanı yazar olarak karşımda görmek benim için çok şaşırtıcıydı.

Kitap Az TT serilerinde duygu dünyasına girince yaşadıklarımı hatırlattı. Baya kapkara bir kitap (çok severim).

Öyküler çok gerçek, duygular çok yoğun. “Kalemi nasıl olur ki?” sorusunun ve şüphesinin cevabı boğazımdaki düğümlerde.

Özellikle kendisini değersiz hissettiren bir ilişkiden zorda olsa, uzun yıllar da sürse kurtulduğu “Arkada Yaylılar Çalıyor” öyküsü çok başarılı.

Ama favori öykülerim çok sevilen arkadaşlara veda ağıtları “Kızgın Şeylerin Altında” ve “Aptallar.

Bu arada “Ciddiye Aldığım Şeyler” öyküsünde Fournier etkileri var bence. Tam onun anlatacağı şekilde bir kurtulmaya çalışma anlatısı.

Ayrıca kitabın özenli baskısı da okur Melikşah’ın diğer okur arkadaşlarına bir teşekkürü bence. Yani ben öyle algıladım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
25 Nisan 2024
Çıplak Ayaklı Kraliçe, herkesin bildiği, dinlediği, en azından adına aşina olduğu Shakira’dan başkası değil. Bu kitap, onun hayatını anlatıyor. Oldukça iyi bir biyografi olmuş. Sıkıcı değil, akıcı. Yer yer kısa soru cevaplara yer verilmiş, anılar anlatılmış, onun hakkında söylenen sözler, cümleler tadında alınmış ve kitapta kullanılmış. Hayranı değilim ama kitabı okuduktan sonra hayranı olabilmişim, ilk gençliğimi ona hayran olarak geçirebilirmişim, diye düşünmedim değil. Yazar bu kitabı sıradan bir biyografi olarak yazmamış, okuduğunuzda fark edeceksiniz ki kendisi tam bir Shakira hayranı. Size onu sevdirmeye çalışmıyor, öyle güzel ifade etmiş ki sevgisini sevesiniz geliyor zaten. İnişli çıkışlı yaşamından etkilendim. Çok küçük yaşta başladığı şeyin peşinden gitmesinden de. Birçok engel çıkacak elbette ama hiç vazgeçmeyecek göreceksiniz. En çok etkilendiğim ise kültürüne fazlasıyla saygı duyması. Bu biyografiden ziyade bir kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir…
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Editorün Seçimi Bu yorum Kitapyurdu editörleri tarafından faydalı bulunarak öne çıkarılmıştır.
Muhammed Demir
25 Nisan 2024
Farklı şiir türlerine örnek birçok şiirin oluşturduğu bir kitap. Çanakkale Destanı ile başlıyor, hiç de yabana atılmayacak bir dili var. Epik şiirle başlayıp lirik şiirle devam ediyor, satirik şiirler de büyük yer tutuyor. Ölümün ve yaşamın, tanrının, meleklerin sorgulandığı şiirleri ayrıca beğendim. “Biz tanrıları ölümsüz yarattık, onlar bizi ölümlü…” ifadesi oldukça güçlü bir şiir dili örneği. Nâzım Hikmet’e, Orhan Veli’ye, Melih Cevdet’e yazılan şiirlerde onların şiirini içselleştirdiği anlaşılıyor. Bunları okuduğumuzda da şiirin, okunmadan yazılmayacak bir tür olduğunu görüyoruz. Okunan ve düşünülen her şey şiiri besliyor ve okunur kılıyor. Kalıcı olup olmayacağı da okurun ulaşıp kapması ile orantılı. Toplumsal olayların da mesele edildiği şiirler var. Şiirin bir amacı yoktur, diyenlerin karşısında durabilecek şiirler var. Günümüzde kimsenin değinmediği sorunları ele alıyor Erdal Erkut. Bir amacı muhakkak olmalı. Okuru bol olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla